BAYRAM günü fırsatını bulduk, eşim ve çocuklarımla birlikte Sultanahmet’te açılan “1001 İcat” sergisini gezdik. Tarihteki
İslam medeniyeti döneminde yapılan ve
modern bilimlere yol açan
icatları ve büyük bilginleri anlatıyor.
Batı’daki herhangi bir bilim müzesinin belli bir seksiyonu nasıl düzenlenmiş ve ışıklandırılmışsa bu da aynen öyle.
Modern bir zihniyetle düzenlenmiş bir İslam bilimleri müzesi...
Bu imkânı sağladığı için
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni kutluyorum.
Size de
tavsiye ederim, özellikle öğrencilerin böyle bilim müzelerini gezmeleri,
erken yaşta bilime merak duymaları için son derece yararlıdır.
Müzede büyük boy 370 sayfalık “Dünyamızda İslam Mirası” adlı güzel bir kitap da satılıyor.
Bilim tarihinde eski
Müslüman bilgin ve filozofların yerini öğrenmek bakımından yararlı bir kitap; İngilizceden tercüme.
İyi bir tesadüf
Müzeyi bu sırada gezmemiz çok iyi oldu. Çünkü bu günlerde “
Atatürk ve Hukuk” üzerine yaptığım çalışmaya bir aylık ara verip bilim tarihi konularına dalmış bulunuyorum. On yıl önce yayımlanan “Bilim ve Yanılgı” adlı kitabımın yeni baskısını hazırlıyorum. Doğan
Kitap istedi.
Yeni baskıda 2000’li yılların verileri ışığında üniversite ve YÖK’le ilgili bölümleri genişletiyorum.
Bilim felsefesi ve tarihiyle ilgili bölümleri geçen on yılda edindiğim bilgilerle yeniden yazıyorum. Kitabımda pozitivizmin eleştirisini biraz genişlettim, Karl Popper’a özel bir başlık açtım.
İslam’da bilim ve felsefenin 8. ve 13. yüzyıllar arasında nasıl doğup geliştiği ve hangi sebeplerden söndüğü, hatta medresede matematiğin bile nasıl dışlandığı konusunu yeni baskıda epeyce genişletiyorum.
Bugünlerde bilim tarihi ile yatıp kalkıyorum dersem abartmış olmam.
Neden Batı’da?
Müzede mükemmel bir görsellikle sergilenen “1001 İcat”ın nasıl bir ‘iklimin’ ürünü olduğu konusuna ışık tutacağını düşündüğüm bir paragrafı şimdi, burada size aktarıyorum:
“Prof.
Hilmi Ziya Ülken, Ebu Bekir Râzi (841-926) adlı âlimin vahye dayalı dinleri eleştirdiğini ve ‘Abbasi halifelerinin büyük toleransıyla karşılaştığını’, aynı dönemde yaşayan Farabi, İbn Heysem ve Endülüslü İbn Hazm’ın ise Râzi’nin bu görüşünü eleştirdiğini anlatır. Râzi’nin dinlerle ilgili görüşü etkili olmadı, Râzi’nin büyük etkisi fizik biliminin, özellikle optiğin gelişmesindedir. Tabiatçılar, Dehriyyun denilen materyalistler, panteistler, İslam ansiklopedistleri olan
İhvan-ı Sefa’cılar ve rasyonalist Mutezile akımı bu dönemde ortaya çıktı. Hıristiyan Yahya bin AdÓ, Müslümanlarla tartışmalara girdi, ‘Teslis’ (Üçleme: Tanrı, İsa, Ruhülkudüs) inancını savundu, Müslüman âlim El Kindi onu eleştirdi, medenice tartıştılar... Hilmi Ziya Hoca bu olayı ‘o devrin ne kadar hür düşünceli olduğunu gösterir’ diyerek takdirle kaydediyor...”
Müzeyi gezerseniz bilhassa İbn Heysem’e dikkat edin: Batı’daki bilimin öncülerinden Roger Bacon’ın hocasıdır, deneysel metodun Batı’da gelişmesinin öncüsüdür, hatta Newton bile İbn Heysem’i okumuştur.
Şimdi dev bir soru şu: İslam medeniyetini yaratan muhteşem düşünce Batı’da Bilim Devrimi’ni tetikledi de kendi topraklarında neden söndü?!
Bu soruya ‘
akıl yürütme’ ile
cevap verilemez! Araştırmak şarttır. Üstelik tek ve basit bir cevabı da yoktur!