ÖSYM'nin işini hafifletmek için Devlet
Sınav Kurumu'nun oluşturulmasından söz ediliyor.
Daha önce yazdım bir kere daha yazayım... ÖSYM'deki sınav rezaleti halledilir... Soru
üretim, yazım, basım süreçlerini gözden geçirirsin rezillik biter.
Ancak sadece "çoktan seçmeli sorularla" bilgi
ölçümüne dayalı olarak insan kaynağına yön verme, işe, okula insan yerleştirme
sistemi
sakat bir sistem...
Bu sakat sistem duygusal zekayı ve yaratıcılığı değerlemeye almadığı gibi eleştirel bakış, sorun çözme gibi kişisel özellikleri de göz ardı ediyor.
Örneğin son yıllarda insan kaynağında en fazla aranan özellikler "aktive etme" ve "başlatıcı" olma özellikleri... Bu özellikleri belirlemek için de mutlaka kişisel testler, denemeler yapmak, adaylara örnek olaylar çözdürmek gerekiyor.
Bu nedenle yüc
e devletimiz "çoktan seçmeli sınav" yapmayı kutsayıp sadece bilgi ölçeceği yerde insan kaynağını daha sağlıklı ve çok yönlü değerlendiren ölçüm ve performans sistemleri geliştirmeye çalışsa daha iyi olur. Bir yığın hayat harcanmaz...
Üstelik özerk olmayan bir "kurumun" yapacağı sınavların kamuoyunda neden olacağı tartışmaları düşünmek bile istemiyorum. Devlet sevdadan vazgeçsin, ÖSYM'yi
ıslah etsin, sınav sistemini de merkezileştireceği yerde mümkün olduğunca yerelleştirsin... Tabii ki denetlemek suretiyle...
Denetlenmeyen
ehliyet kurslarından ve sınavlarından kimin nasıl ehliyet aldığını da elalem biliyor... İki ucu şeyli değnek yani... Neyli? Şeyli, şeyli...
Kılıçdaroğlu'nun
havuz düşmanlığı...
Kılıçdaroğlu'nu izliyorum TV8'de... Konu yine Recep Tayyip Erdoğan'ın
havuzlu villasına geldi. Sunucu bu konuda bir şey deyince Kılıçdaroğlu aynen şöyle dedi: "Ben zaten öyle bir lüks konuta girmem bile..."
Kılıçdaroğlu böyle bir zihniyetle,
sermaye düşmanlığıyla, zengin düşmanlığıyla, kısıtlamalarla
siyaset yapacaksa gerçekten CHP'nin de Türkiye'nin de işi çok zor...
Gelir dağılımını düzeltmek, sosyal demokrat olmak, sosyal açıdan sorumlu politikalar geliştirmek başka bir şey; zengin düşmanlığı yapmak başka bir şey...
Türkiye'de olmayan bir şeyi körüklemenin, başka sistemlere atıf yapmanın alemi yok... Çünkü Türkiye'de zengin düşmanlığı yapmanın tabanı yok. Geri teper...
Türk kültüründe alamayacakları bir şey olduğunda insanlar "Bize göre değil" der geçerler.
Zenginlik tanıdıklarına gelmişse de "kıskanır" ama onu yok etmek istemezler! Aksine onlar gibi olmaya özenirler.
Doğrusu havuzlu villa düşmanlığı yapmak değil bir gün herkesin havuzlu villalarda oturabileceği bir sistemi kurmak ve bu umudu insanlara vermektir. Dünyada iki kategoride umut satılır... Biri siyaset diğeri kadın güzellik ürünleri.
Kılıçdaroğlu "umut satmaktan" neyi kastettiğimi anlamıyorsa lütfen güzellik ürünü markaları kadınlarla nasıl
iletişim kuruyor ona baksın...
"Onlar makyaj güzeli siz çirkinsiniz, onlara haddini bildirelim" diyerek kim uzun süre neyi satabilir ki?
Üstelik çirkinlik genetik kod
yoksulluk ise kader değil!
Çekirgelik
En insani davranış bir insanın utanılacak duruma düşmesini önlemektir. (Nietzsche)