CHP'de
siyaset yapanların halkın inançlarından, gelenek ve hassasiyetlerinden bu kadar uzak olmalarının bir açıklaması olmalı. CHP'li
Avcılar Belediye Başkanı'nın astırdığı iddia edilen "rahibe afişi" tam bir skandal. Bundan önce
Başbakan R.
Tayyip Erdoğan "Benim
Baykal ve CHP gibi rakiplerim var, daha ne isteyim" mealinde bir cümle sarf etmişti.
Hakikaten AK Parti'nin en büyük şanslarından biri kendi toplumuna bu kadar '
Fransız' bir ana muhalefet partisinin rakibi olmasıdır.
Skandal afişte "
Müslüman kadınların rahibe gibi giyinmesine
evet" ibaresi bir anda iki dini, yani
İslamiyet'i ve Hıristiyanlığı tahkir etmektedir:
a) İslamiyet'i tahkir etmektedir; çünkü apaçık Kur'an emri, tevatür
sünnet ve bütün İslam mezheplerinin icmaı olan tesettürü "rahibe
kıyafeti"yle bir tutmak, özellikle Hz. Peygamber'in kadınları sakındırdığı bir husustan tamamen habersiz olmak demektir.
b) Aslında Yahudilikte ve Hıristiyanlıkta da tesettür ve elbette baş
örtüsü bir vecibedir. Rahibeler ve hâlâ
Avusturya ya da
Kuzey İtalya'da Katolik
dindar hanımlar başlarını örtmektedirler. Bir rahibenin kendini dine adayıp örtünmesi saygıyı hak edecek bir tutumdur, biz Müslümanların onların kıyafetlerini tahkir etme yetkimiz yoktur, haddimiz değildir. Hatta tesettüre riayet eden bir rahibe, dekolte giyinip gezen Müslüman bir kadından çok daha ihtirama layıktır. CHP'lilerin rahibe kıyafetini istihfaf etmeleri ayıptır.
Tesettüre ve başörtüsüne karşı bitmek bilmeyen husumetin anlaşılır bazı sebepleri var:
1) Bilgisizlik, hatta eğitimle kazanılmış cehalet.
2) "Bu kadınlar siyasi sebeplerle örtünüp rejime meydan okuyorlar,
yasaklanmalıdır." diyenler.
3)
Kadınların erkeklerin baskısıyla örtündüğünü, dolayısıyla da zorla özgürleştirilebileceğini savunanlar.
4) "İslam'da başörtüsü yoktur." diyen reformist ilahiyatçıların insaf tanımaz propagandaları.
5) Devletin toplumu zorla Batılılaştırma misyonunu üstlenmiş olması.
6) "Biz kesinlikle örtünmeyeceğiz, örtülülerin sayısı artarsa bizi de örtmeye kalkışırlar, o zaman yasak sürsün." diyenlerin kışkırtmaları.
7) "Örtülüler bizim göz zevkimizi bozuyor, ya başları açılmalı veya toplumdan arındırılmalı." diyenler.
8) Örtü yasağı üzerinden Müslümanların
zihin dünyalarını ve yaşama biçimlerini dönüştürerek, kendisi olmaktan çıkmış, dinini Protestanlaştırmış ve sekülerleştirmiş bir Türkiye'yi Ortadoğu'nun önüne
model olarak koymayı planlayan küresel güçler.
9) İç dünyalarında gayrimüslim olup dışarıda, medyada ve kamusal görevlerinde nominal Müslüman olarak yasağın arkasında duranlar (katı laikçiler). Kriptoların husumeti.
Dinini ciddiye almış bir Müslüman kadının örtünürken kesin olarak riayet etmesi gereken prensipleri sıralayalım:
1) El, yüz ve ayaklar hariç bedenin bütünüyle örtünmesi.
2) Elbisenin şeffaf ve hayli ince olmaması.
3) Vücut hatlarını gösterecek şekilde dar olmaması (pantolon üzerinde örtü gibi).
4)
Erkek elbisesi gibi olmaması.
5) Elbisenin bizzat kendisinin ziynet/süs olmaması, süsü açığa vurmaması.
6) Gayrimüslimlerin dinî kıyafetlerine benzememesi (Burada tahkir değil, farklı kimlik beyanı söz konusudur).
7) Elbisenin üzerinde Kur'an ayetlerinin işlenmiş olmaması. (Bkz.
Faruk Beşer, Fıkıh Açısından Avret ve Örtü, İslam'da Kılık-Kıyafet ve Örtünme, İlmi Toplantı kitabı içinde, İSAV,
İstanbul-1987, s103 vd.)
Bu ilkelere riayet etmeyen bir kadın İslam'ın emri tesettüre riayet etmiş olmaz. Tabii ki dinden çıkmaz, günahkâr olur.
CHP veya başkaları, insanları dinî inanışlarında ve yaşama biçimlerinde rahat bırakmalıdırlar. Tesettür,
giyim kuşam, başörtüsü, siyasilerin, partilerin, TBMM'nin, devletin, mahkemelerin, uluslararası sözleşmelerin, AİHM'nin işi değildir. Hükmü dinin nassları koymuştur, isteyen dinî vecibelerini yerine getirir, isteyen günahını göze alarak getirmez. Herkesin hesabı Allah'adır.
NOT: Okuyucularımın
Ramazan Bayramı'nı
tebrik eder, sağlık, mutluluk ve esenlik getirmesini dilerim.