Yargıtay'ın telefonlarını kim dinlemiş?


İddia çok ağırdı. Yankısı da büyük oldu. Haber anında manşetlere tırmandı, köşelerde yorumlandı, ekranlarda hararetle tartışıldı. Öyle ya 'Eğer Yargıtay'ın da telefonları dinleniyorsa...' gerisini söylemeye gerek yoktu. Herkesin dinlendiğine ilişkin zaten var olan şüphe bu haberlerin etkisiyle paranoyaya dönüştü. Toplumda 'Herhalde telefonu dinlenmeyen kimse yoktur' inancı yerleşti. Üstelik dinlenen de Yargıtay'ın santrali... Fatura derhal iktidara kesildi. Başbakan Erdoğan suçlandı, Adalet Bakanı Sadullah Ergin'e sert eleştiriler yöneltildi. O günleri hatırlayacaksınız siyasette, medyada büyük büyük laflar edildi. Neler söylenmedi ki... AK Parti hükümetinin 'ülkeyi korku imparatorluğuna dönüştürdüğünü' söyleyenler çıktı. Yargı haklı olarak iddianın üzerine gitti. Savcılık derhal soruşturma başlattı. Yargı kendisine dokunan iddia karşısında kayıtsız kalamazdı. Doğrusunu yaptı. Dinlemenin yapılabildiği tek yer olan 'TİB' birkaç kez basıldı. Sadece savcı ve emniyet mensupları değil, bilirkişi de incelemelerde bulundu. Bir iz, bir açık bulmaya çalıştı. Nihayet savcılık soruşturmasını tamamladı. Sonuç mu? Meğer günlerce konuştuğumuz, ileri geri yorumlarda bulunduğumuz iddialar boşmuş, hiç gerçekliği yokmuş. Yargıtay ve Danıştay'ın 415 harici, 1700 dahili telefonunu inceleyen savcılık ne telefon ne ortam dinlemesine ilişkin en ufak bulguya rastlamadı. Yargıtay'ın dinlendiği bir evhamdan ibaretmiş. Peki, 'Yargıtay'ın telefonlarının dinlendiği' tezi üzerine yazılan senaryolar, üretilen komplo teorileri ne olacak? Hepsi çöktü ama ya bıraktığı hasar nasıl giderilecek? Bilirkişi Yargıtay'ın santralini incelerken bir başka olayla karşı karşıya kaldı. Bilirkişi, Yargıtay Başsavcılığı tarafından alınan ve halen kullanılan santrallerden birinin konuşmaları kaydetme özelliğine sahip olduğunu tespit etti. Üstelik santralin kaydetme özelliğini aktif hale getirmek amacıyla 4 abone için lisans satın alınmış... Bilirkişinin hazırladığı raporda Yargıtay'ın 'dinleme özellikli santrale neden sahip olma gereği duyduğunun' anlaşılamadığına dair ifadeler var. Bilirkişinin bile tam anlayamadığı bir durumla karşı karşıyayız. Anlamak gerçekten zor... Yargıtay Başsavcılığı neden telefon konuşmalarını kayıt altına alacak bir santrale ihtiyaç duyar? Böyle bir dinleme ve kayıt sisteminin yasal olmadığını söylemeye gerek yok. Bilirkişinin tespiti 'korkunç şüphe' doğurdu. Dinleme ve kaydetmeyi aktif hale getirmek için sistem satın aldığına göre şu soruyu sormak hakkımız: Acaba bu santralin kaydettiği telefon konuşmaları var mı? Kimlerin telefonları dinlendi ve kaydedildi? Yargıtay kendi üyelerini mi dinledi? Bilirkişinin raporunda fazla ayrıntı yok. Sadece tespit yapılıp bırakılmış... Dinleme ve kaydetme özellikli santral herhalde 'süs olsun' diye alınmamıştır. 'Korkunç şüphe' dün birçok gazetede yer aldı. Gün boyu sessizliğe gömülen Yargıtay Başsavcılığı bu satırlar yazılırken akşam saatlerinde kısa bir açıklama yaptı. 'Dört dahili numaranın dinlenmesine imkân veren santralin' varlığını kabul etti. Dinleme ve kayıt sisteminin tehdit ve hakaretleri önlemek ve suç duyurusunda bulunmak amacıyla kurulduğunu ileri sürdü. Bugüne kadar aktif hale getirilmediğini savundu. Biraz zevahiri kurtarmak için yapılmış açıklama gibi. Bu kısa açıklama korkunç şüpheyi dağıtmaktan uzak. Bana pek ikna edici gelmedi. Dört lisans alınmasına rağmen bugüne kadar aktif hale getirilmediği hiç inandırıcı değil. Yargıtay kulislerinde başsavcılığın açıklamasıyla örtüşmeyen farklı iddialar kulaktan kulağa fısıldanıyor. Hatta bilirkişinin raporuna müdahale edildiği de söylentiler arasında... Görünen o ki Yargıtay'ın telefonları gündemi bir süre daha meşgul edecek.
<< Önceki Haber Yargıtay'ın telefonlarını kim dinlemiş? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER