ABD
Dışişleri Bakanlığı bünyesinde diplomatik misyon faaliyetlerini denetleyen Genel
Teftiş Bürosu geçenlerde bir
rapor yayımladı. Ve... İstanbul’un dünyanın en büyük
Kürt nüfusuna sahip kenti olduğunu açıkladı.
Rapora göre, Doğu’dan göç kentin yapısını çarpıcı biçimde değiştirdi ve bu değişimler siyasi düzende hissedildi.
Ama gene de
Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan’ın bugün
Diyarbakır mitinginde ne söyleyeceği merak edilmekte...
***
Neden acaba?
Çünkü...
Türkiye’de
siyasetçiler, ulusal ve yerel
iktidar peşinde koşar ama insanların mutlu olmasını sağlamak için somut çözüm yollarının aranması gereğine boş verirler...
Kürtlerin birey olarak
yaşam sorunlarını çözmek, Kürt kimliği ardında siyaset yapmak anlayışının yanında solda sıfır kalır...
İstanbul’un en büyük Kürt nüfusa sahip olmasından ziyade, Kürt siyasetinin kalesi sayılan Diyarbakır’da söylenenler önem kazanır...
Mardin’de Böhürge Deresi...
Mardin Kızıltepe’de Zergan Deresi’nin açık kanalizasyona dönüşmüş olması, “siyasal iktidar” kavgasının hiçbir noktasında kendine yer bulamaz...
Çünkü...
Bizdeki siyaset kurumları açısından insan “kutsalların en kutsalı” olmadığı gibi, “yönetilenin” de kıymet-i harbiyesi yoktur.
Her şeye ait olduğun “ırk”ın gözlüğünden bakmak, daha kolaycı bir siyaset ve siyaset üzerinden
sınıf atlamaya daha uygundur... Tıpkı din ve mezhep üzerinden siyaset yapmak gibi...
“Yönetilen, vatandaş, birey” kimliğini çiğneyip, profesyonel siyasetçilerin “taraftarı” olarak hayatı yorumlamak da kitlenin tercihi olunca, bu zihniyetin uygulanması da kolaylaşır.
***
Siyasetçinin bir diğer siyaset tarzı da...
Yaşamın yakıcı sorunlarını çözme gayreti yerine, sadece ve sadece “
yönetim biçimi” ile ilgilenmek...
Örneğin, 18
Ağustos günü, Diyarbakır’da
iftar açmak için geldiği evinde eşinin, “yemek yapacak bir şey yoktu, yemek yok” demesi üzerine bunalıma girip, evin bir odasında kendini asarak canına kıyan evli ve dört çocuk babası, seyyar satıcılık yapan
Hacı Örüç’ü ben unutmadım.
Hacı Örüç’ün üç tekerlekli bisikletli arabası ile taşımacılık yaparak kazandığı para ne kadardı biliyor musunuz?
Günde beş ila on lira arası...
Aylık geliri taş çatlasa üç yüz liraya denk gelen Hacı Örüç...
Siyasetin, yönetecek
bölge ve
ülke arama savaşı değil, Hacı Örüç’lerin yaşamını yaşanır hale getirme savaşı olması gerekmez mi?
***
Türkiye
İstatistik Kurumu’nun çalışmasına göre geçen yıl işsizlik oranının en yüksek olduğu iller sıralamasında Diyarbakır yüzde 20,6 ile ikinci sırada...
İlk sırada ise yüzde 26,5 ile
Adana var.
Hakkari üçüncü sırada.
İstihdam oranının en düşük kaldığı iller de ise yüzde 26 ile Diyarbakır ilk sırada... Demek ki gerçek işsizlik görünenin çok daha fevkinde...
Bunların peşine gitmek...
Bu yakıcı temel sorunlara...
Liberal, Marksist, muhafazakâr, sosyal demokrat olarak ayrışarak çare aramak yerine, ırkı öne çıkaran bir anlayışı
doğal saymak...
AB sürecinin Türkiye’nin en güçlü
devrimci çabası olduğunu, bu sayede sorunların çözüldüğünü, çözülmeyenleri çözmek için de artık hukuk yollarının açık olduğunu, kısaca AB dediğiniz evrensel yaklaşımın sadece ve sadece “insanların mutluluğunu” hedeflediği gerçeğine aldırmamak...
“Bu yeni anayasa toplumsal barışın güvencesi yapılmak isteniyorsa, temel hakların merkezine oturtulmak isteniyorsa bunun
motor gücünü Kürtler oluşturur. Ve bütün bu gerçekleri görmeden ve Kürtlerin hiçbir talebini kaile almadan hazırlanan bu anayasaya Kürtlerin
destek vermesi akla ve mantığa aykırıdır” söylemine hız verip, tüm talepleri çözecek olan “temel hak ve özgürlüklere” insan üzerinden bakmayı reddetmek...
***
Diyarbakır son baharının sevecen ışıkları...
Mahzun mahzun akan
Dicle...
Cahit Sıtkı Tarancı’nın 1973’ten beri müze
olan evi...
Eski bir manastır olan
Ulu Camii...
Dört Bacaklı Minare...
Gâvur Mahallesi...
Ve tümünü hançerleyen işsizlik ve
yoksulluk...
Türkiye’nin en yoksul ikinci kenti Diyarbakır...
***
Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan bugün Diyarbakır mitinginde ne söyleyecek?
Hâlbuki çok önemli bir soru daha var...
Bu tabloya bakıp sizlerin ne söylediği...
Siz ne söylüyorsunuz?