Sözel zekasıyla şöhret bulmuş
İngiliz devlet adamı Churchill’e atfederler...
Avam kamarasına hitap ederken, ‘Bu meclisin yarısı şerefsiz’ demiş kızgınlıkla.
Özür dilemesi istenince de, ‘Tamam, bu meclisin yarısı şerefsiz değil’ diyerek geri almış sözlerini.
Siyasetin konuşarak yapıldığını kanıtlayan büyük bir ikna kabiliyetine sahip olduğu açık.
Fakat, cerbeze de siyasete dahil midir?
***
Belagat ile mugalata arasında tül bir perde var.
Kelimelerin esnekliğine, oynaklığına yaslanarak o hududu geçen, kendi diline dolanıyor.
Dün, dil oyunlarındaki o tuzakları bir
karikatürle göstermeyi denemiştim.
‘
Gandi bir gün dağa çıkar’ başlıklı yazım,bazı celalli okurların hışmına uğradı maalesef.
Çünkü hayali bir fıkradan ziyade, gerçek kişi ve olaylardan esinlenmiş bir uyarlamaydı.
Mizah duygusu yüksek okurların gözünden kaçmadı haliyle, bu durum.
Başkahramanımız, CHP’li Kemal Kılıçdaroğlu’ndan başkası değildi elbette.
Kolayca teşhis edildiği için de tepki aldı zaten.
Yalnız, adresin doğruluğundan şüpheliyim.
Karikatür şablonunda bile kimliği o kadar bariz, o kadar sahici duruyorsa, kabahat çizerin mi?
***
İddiayla söylüyorum; hiçbir suret, aslına bu kadar benzemez.
Hiçbir karikatür, gerçeğine bu denli çekmez.
Gerçeği, size de karikatürünü andırıyorsa, kusur kimin?
Abartarak çarpıtma var mıydı, haksızlık var mıydı?
Mizahın mübalağa dozu, nüktenin tadı, dokundurmanın kıvamı kaçtı diyebilir misiniz?
Mekan ve üçüncü kişileri değiştirin, gerisi ayniyle vaki...
Gerçek hayattan bire bir alınmıştı sözleri.
Meydana getirdiği
algı rahatsız ediciyse,kabahat yazanın mıdır?
Olsa olsa, yayın yoluyla mizah yapmak olabilir, yazarın suçu.
Alın, size en son vukuatı...
Pazar günkü Hürriyet’e söylediklerine bakın.
‘
Başbakan’la komşu olsa anlaşabilirler miydi’ diye soruyor, Ayşe Arman.
Kılıçdaroğlu
cevap veriyor;
‘’Tayyip Bey ile anlaşırız. O, halktan kopmamış biri.
Ama Recep Bey’le
anlaşma şansımız yok. Başbakan olduktan sonra değişti, halkını azarlayan Recep Bey oldu.’’
Bir bakıma mantık dışı
akıl yürütme, bir bakıma safsata...
Müdafaa sadedinde; ‘Kemal Bey kızmasın, Gandi Efendi’yi yazdım’ dememe benziyor, benim.
***
Eskiler, mugalata sanatı derdi buna.
Gramerin mantık hilelerini ifşa eden Wittgenstein’la, anlamsız ‘dil oyunları’ oldu.
‘Dil yanılgısı’ diyelim, biz.
Şöyle de anlatabiliriz;
Halktan kopmamışlar kümesinin adı Tayyip, halkı azarlayanlarınki de Recep Bey ise...
Aidiyet kümesi belirsiz olan Kemal Bey’e, bundan sonra ‘Sayın Kılıçdaroğlu’ hitabıyla seslenebilir miyiz?
Hangisi yanılsama sizce; benim mantığım mı, onunki mi?