Time Dergisi'nin uzun süre
Türkiye temsilciliğini yapan Batılı bir gazetecinin medyamıza dair ilginç bir tespiti vardı.
Gazetelerin yayınladığı demeçleri genelde çarpıttığını söylüyordu. Ona göre, sayıları artan özel TV kanalları bu hastalığa karşı önemli bir şanstı. Çünkü televizyonda konuşan ile izleyen arasına gazetecinin girmesi daha zordu. Siyasetçi,
sanatçı veya bir vatandaş sözünü söylüyor; izleyen de bunu birebir duyuyordu. Maalesef itibarı çok tartışmalı medyamız için bu
eleştiri fazla haksız sayılmaz. Ama geçen hafta yaşadığım bir hadise, güvenilirlik bakımından
yabancı gazeteci ve araştırmacıların da sütten çıkmış ak kaşık olmadıklarını, haber veya
raporlarını yazarken konuları fena çarpıttıklarını gösterdi.
Birkaç hafta önce, Reva Bhalla isimli Amerikalı araştırmacı, bir dostumuzun referansı ile ziyarete geldi. Stratfor adlı düşünce kuruluşu adına Türkiye'deki siyasi eğilimleri araştırdığını söyledi. Ergenekon'dan
Gülen Hareketi'ne, eksen tartışmasından referanduma birçok konuda sorular sordu. Elden geldiğince
cevap verdik. Bitince de resmin tamamını görmek için sadece bizimle değil,
muhalif görüşten isimlerle de görüşmesi gerektiğini söyledik.
23 Temmuz'da e-
mail ettiği raporu okuyunca, iyi niyetle yaptığım tavsiyenin işe yaramadığını görünce üzüldüm. Çünkü araştırmacı, resmi artı ve eksileriyle ortaya koymak yerine tek yanlı bir rapor yazmıştı. Türkiye'deki mücadelenin, değişim isteyenler ile buna karşı çıkanlar arasında yaşandığını üzerine basa basa söylemiş olmamıza rağmen rapor,
İslam-
laiklik kavgası üzerine bina edilmişti. Bu kaba tahlile göre, bu mücadelenin sürükleyici unsurları içinde yer alan liberal aydınlar, ateist veya agnostik sosyal demokratlar,
Ahmet Altan,
Yasemin Çongar gibi İslamcılıkla bağdaştırılması imkansız gazeteciler,
Hrant Dink,
Etyen Mahçupyan,
Roni Margulies gibi gayrimüslim kökenliler, Marksist geçmişe sahip demokrat
Kürt kökenli aydınlar ve niceleri İslamcı kampa sokuluyordu.
Raporun laiklikle ilgili saptırmasına, San
Diego State Üniversitesi'nden konunun uzmanı Doçent Ahmet Kuru cevap verdi. Ama hazırlanma sürecine kısmen şahit olduğum raporda, sadece kavramlar düzeyinde değil, Batı'da araştırmacıların iftihar ettiği objektiflik ilkesi açısından da büyük
sakatlıklar var. Zira
hedef tahtasına koyduğu cemaati karalarken en muhalif isimlerin 'şiddet yanlısı aşırı radikal hareket' suçlamasına bile yer veren araştırmacı, Gülen Hareketi'nin yaptığı ve özellikle raporun hedeflediği Batı kamuoyunda lehine olabilecek tek olumlu unsura değinmemesi manidar değil mi? Hareketi, 'dışarıda diğer dinlerle
diyalog yanlısı, içeride İslamcı' diye eleştiren rapor, hareketin Türkiye'deki diyalog faaliyetleri yüzünden aşırı grupların hedef listesine girdiğini görmezden gelmiş.
Fethullah Gülen'in ne Papa ile ne de Patrik'le görüşmesinden
bahis var.
Halbuki sadece
Abant Platformu'ndan tek satır bahsedilse, dünyada bu raporu okuyacak olanlar, hareketin birbirinden çok farklı siyasi, etnik, dini çizgiye sahip isimleri, mesela Hayrettin
Karaman ile Mehmet Ali Kılıçbay'ı ya da
Ali Bulaç ile
Mete Tunçay'ı aynı masada buluşturma özelliğini görecek. Diyelim, Abant unutuldu; Gülen'in İslami kisveli teröre karşı tavrından söz edilebilirdi.
El-Kaide' class='textetiket' title='El Kaide haberleri'>El Kaide lideri Bin Ladin için söylediği ve Zaman'da
manşet olan "Ladin'den nefret ediyorum" sözlerine, hareket hakkında olumlu kanaat oluşur diye mi yer verilmedi?
Kaset olayını hatırlatıp bu konudaki
beraat kararına değinmeyen raporda objektifliğin ihlali kadar, birçok bilginin yalan veya yanlış olması da vahim. Güya
Kuzey Irak'taki 4
Türk okulu kapatılmış. Bedava dağıtılan okul kitaplarını Gülen'e yakın bir
firma hazırlıyormuş. Türk okullarının açılmadığı nadir ülkelerden olan
İran, okulları kapatmışmış. Güya, Gülen, yeni
MİT Müsteşarı Hakan Fidan lehine beyanat vermişmiş.
Zaman Gazetesi bedava dağıtılıyormuş.
Sabah, İslamcı bir gazeteymiş.
Türkiye Finans isim değiştirip
Bank Asya olmuşmuş. Ve hiçbir referansa dayanmayan, daha nice yalan yanlış iddia.
Batılı gazeteci dostumu arayıp, sadece Türk basınına değil, Batılı araştırmacılara da fazla güvenmemesini söyleyeceğim. Türkiye'yi geleceğin lider ülkesi gösteren fikirleriyle dikkat çeken George Friedman'ın kurduğu düşünce kuruluşu Stratfor da kendi adına yapılan bunca yanlış için ne yapacağını kendisi düşünsün...