Ah şu Fethullahçılar


Devrimci Sosyalist İşçi Partisi (DSİP) üyelerini her zaman kayırırım. Parti yoldaşlarımı, mücadele arkadaşlarımı kollamaktan daha doğal ne olabilir? Kayırma kapasitem sınırlı. Siz farkına bile varmıyorsunuzdur! Kimseyi emniyet müdürü, başarılı müteahhit, vakıf başkanı filan yapabilecek konumda değilim; bizimkiler de zaten bu tür işlerin peşinde değil. Ama günün birinde Birinci Devrim Hükümeti’nin İçişleri Komiseri olursam, DSİP üyelerine gün doğacağından emin olabilirsiniz. Niye? Çünkü güvendiğim, geçmişini bildiğim, birlikte verimli çalışabileceğim insanları tercih edeceğim, doğal olarak. Bunun sınırları var elbet. Bahçıvan olan bir yoldaşımı, Nükleer Fizik Araştırmaları Komiserliği’ne atadığım takdirde, yasal ve demokratik mekanizmaların devreye girip beni Ardahan Umumî Helâlar Müfettişliği’ne atayacağını umarım. Önemli olan, benim DSİP üyesi olduğum için değil, düşüncelerim nedeniyle değil, görevimi kötüye kullandığım için cezalandırılıyor olmam. Üç gün önce, Hanefi Avcı’nın yeni kitabından yola çıkarak, herkes gibi Fethullah Gülen cemaatinin de örgütlenme, düşüncelerini savunup yayma, inançları nedeniyle baskıya maruz kalmama hakkı olduğunu anlatmaya çalıştım. Beklediğim küfürnameleri gönderip beni hayalkırıklığına uğratmayan ADD ve TKP üyelerine teşekkür ederim. Fethullahçı olduğum iddialarını biraz abartılı buldum. Ateist ve komünist olmak cemaatin gözünde beni pek makbul kılmayabilir sanıyorum! Zaten cemaat da benim gözümde makbul değil. Fethullah Gülen’le bir alıp veremediğim yok, ama cemaat kavramı da, bir kişiye biat etme kavramı da bana tümüyle yabancı. Kendi düşüncelerimi, farklı düşünme hakkımı, aykırılıklarımı bir bütünün içinde eritip yok etmek bana uymaz. Diyeceksiniz ki, senin de partin var, aynı şey orada oluyor. Hayır, olmuyor. Kimsenin sözü kendinden menkul bir geçerlilik taşımaz. Bizde her karar, her önemli adım hep birlikte tartışarak belirlenir, karara katılanlar ve katılmayanlar hep birlikte çoğunluğun kararını uygularız. Farklı düşünenler bir yandan kararı uygularken, bir yandan da tartışmayı sürdürür. (Biz buna demokratik merkeziyetçilik deriz). ADD ve TKP’liler dışında makul yorumlar gönderen okuyucularım da oldu: “Gülen cemaatini İslam’ın bir yorumunu takip eden bir grup olarak algılarsak, haklısınız, kimse inançları yüzünden işten atılmamalı, baskı görmemeli. Ama ülkenin birçok kurumunda ve benim de mensubu bulunduğum akademik camiada görülen bir durum var: Cemaate mensup kişiler her türlü hile ve haksızlığı yaparak kendi cemaatlerinin çıkarları doğrultusunda hareket etmekte, kadrolaşmakta. Yani inançları dolayısıyla risk altında değiller, aksine başkalarını dışlayan, başkalarına zarar veren konumdalar. Üniversitelerin ve bilimin canına okudular. Bunu yaparken de benim dinimi alet etmeleri hepsinden daha fazla kahredici.” Bir yorum da şu: “Durum devlet kadrolarında birtakım kişilerin Gülen sempatizanı olmasından ibaret olsaydı, cümlelerinizin altına imzamı atabilirdim. Onlar da herkes gibi kamu veya özel kurumlarda çalışma hakkına sahip. Mesele şu ki, bu kadrolaşma masum değil. Cemaat, devlet kadrolarına yerleşebilmek için soru çalmaktan, insanları fişlemekten, torpile kadar her yolu mubah görmekte. Keşke yanılıyor olsam, ama bir süre içlerinde bulunmuş bir kişi olarak yanılmadığımı düşünüyorum. Yüce bir amaç uğruna hareket ettiklerine inandıkları için yaptıklarını meşrulaştırabiliyorlar. Her türlü hile, hukuksuzluk yapılıyor.” Soru çalmak, torpil ve hile, yasaların alanına girer. Yapanlar yakalanmalı ve cezalandırılmalı. Ama bunları Türkiye’de sadece ve özellikle Fethullahçıların yaptığını düşünen yoktur herhalde. Demek ki, Gülen cemaatinin özellikle vurgulanmasının nedeni başka. Nedir nedeni? “Tehlikenin farkında mısınız?”, “Şeriat geliyor, memleket elden gidiyor” propagandasının bir unsuru olarak, en başarılı cemaat olan Fethullahçılar özellikle hedef gösteriliyor. Bu propagandayı bilerek veya bilmeyerek yutanlar, Kemalist devletin İslam düşmanlığına alet oluyor. Vurgulamak istediğim bundan ibaret. Ha, bu arada, kimse kaygılanmasın. Devrim sonrasında İçişleri Komiseri olmaya niyetim yok. Bozcaada Gar Müdürü olmak istediğimi şimdiden gerekli mercilere bildirdim.
<< Önceki Haber Ah şu Fethullahçılar Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER