Hanefi
Avcı’nın yazdığı Haliç’te Yaşayan Simonlar kitabını değerlendirmeye geçmeden önce bir haber vereyim. 24 ocakta yazdığım yazıda da yansıttığım Emniyet kulislerine göre bu kitap bir grubun hazırladığı
operasyon kitapları serisinin ikinci kitabı. Birinciden beklenen sonuç alınamayınca ikinci kitap yazıldı. Emniyet kulislerinden edindiğim bilgilere göre üçüncü kitabı
Sabri Uzun yazıyor. Altı-yedi aydır üzerinde çalıştığını öğrendiğim kitabın ne zaman pi
yasaya çıkacağını bilmiyorum. Muhtemeldir ki Avcı’nın kitabından beklenen sonuca göre karar verilecek.
Hanefi Avcı’nın kitabına gelince; Hanefi Avcı konusunda haklı da olsa eleştirel yazı yazmak içimi acıtıyor. İçimi acıtsa da hakperestlik adına Avcı’nın doğrularını ve yanlışlarını yazacağım.
Avcı’nın doğruları:
1) Hanefi Avcı’nın takındığı pozisyon çok doğru pozisyondur. Bu kitapta özetle Avcı, hukukun ve demokrasinin yerleşmesi için sağlam bir devlet eleştirisi yapıyor.
2) Avcı bunu yaparken sistemin manipülasyonlara açık olduğunu zımnen kabul ediyor. Bu da onun doğrusu. Sistemin bu özellikleri nedeniyle cemaatin sistemi ele geçirdiğini iddia ediyor. Bu konu tartışılabilir. Sistemin içinden baktığımda bu çıkarımın çok doğru olduğunu sanmıyorum. Varsayalım ki doğru, Avcı’nın bu ‘doğru’yu kanıtlamak için ortaya koyduğu iddiaların büyük çoğunluğu yanlış veya çelişkili.
Avcı’nın çelişkileri:
1)
İstanbul İstihbarat Müdürü Ahmet
İlhan Güner “
Danıştay cinayetini
Ergenekon’a bağlamadığı için görevden alındı” diyor. Oysa Güner görevden alındığında (6
Şubat 2007) Ergenekon denen şeyden haberdar değildik. (Ergenekon operasyonu Haziran 2007’de başladı.)
2) Avcı konuştukça da çelişkili bilgiler veriyor. Milliyet’e “cemaat üzerime gelmesin diye kitap yazacağımı herkesten sakladım” diyor. Daha sonra çıktığı NTV’ye “kitabı yazacağımı cemaatin önde gelenlerine söyledim. Mesajım
Fethullah Gülen’e ulaşmıştır” diyor.
3) Avcı, kitabında “İstihbarat Daire Başkanlığı’nda” (İDB) cemaate ait, sisteme
kayıtlı olmayan dinleme cihazları olduğunu, savcıların bunu çok rahat bulabileceğini söylüyor. Daha sonra bir internet sitesine verdiği demeçte “çok geç kalındı. Artık bulunamaz” diyor. Diyelim ki cemaatin sisteme kayıtlı olmayan dinleme cihazları var. Bunlar İDB’de ne arıyor?
Cemaat bunları İDB’ye neden getirsin? Elinde teknolojik imkân varsa dışarıda bir yerde yine cemaatçi polisler tarafından da dinleme yapabilirdi cemaat. Bu soruların mantıklı cevabını vermiyor.
4) Avcı
dinlemelerin
IMEI numarası üzerinden yapıladığını söylüyor. (Teknik ve uzun bir konu olduğu için ayrıntı yazmadım. İsteyen Google’dan gerekli bilgiyi bulabilir.) Yani hâkime
telefon numarası değil telefondaki IMEI numarası verilerek dinleme kararı alınıyor. Avcı bunu yasal değilmiş gibi yansıtıyor. Mahkeme kararıyla dinlenen telefon neden yasal dinleme olmasın?
5) Daha da önemlisi bu yasa hazırlıkları yapılırken siz KOM dairesinde başkandınız. IMEI numarasından dinleme yönteminin KOM ve İDB tarafından talep edildiği biliniyor. Yani bu sitemin mucidi Hanefi Avcı. Avcı da IMEI numaralarıyla
mahkeme kararı alarak dinlemeler yaptı. Bunu da çok sık yaptı. Şimdi soru şu: Avcı’nın yaptığı dinlemeler de hukuksuz muydu? Bu sistemi neden şimdi eleştiriyorsunuz? İcat ettiğiniz sistemin ucu size dokununca bağırmaya başlıyorsanız samimiyetinize nasıl inanacağız?
6) IMEI numarası üzerinden dinleme yapan tek birim Emniyet mi? Örneğin Jandarma da Mehmet
Baransu ve eşinin telefonlarını IMEI numarası üzerinden dinlemedi mi. Baransu bunları
belgeleriyle yazdı.
Genelkurmay da, dinleme yetkisi olmamasına rağmen IMEI üzerinden dinleme yapıyor. Jandarma, Genelkurmay ve MİT dinlemelerin çoğunu IMEI numarası üzerinden yaparken onları görmezden gelip İDB ve KOM dairelerini
hedef almanız neden?
7)
Kitapta Avcı’nın ortaya koyduğu en ciddi belge cemaat içinden cemaat imamı olarak adlandırılan Osman
Hilmi Özdil’i Fethullah Gülen’e gönderilmek üzere hazırlanan bir değerlendirme notu. Bana göre kitabın tek ciddi tarafı yedi sayfalık bu not. Ancak Avcı’nın bir internet sitesine verdiği kritik bir bilgiyle bu
rapor da kuşkulu hale geldi. Avcı bu raporun orijinalinin Emniyet’te kayıt altında olduğunu ifade etti. Fethullah Gülen’e gönderilmek üzere hazırlanan belgenin orijinali Emniyet kayıtlarına nasıl giriyor?
8) Böyle belgelerin Emniyet kayıtlarına girmesi için ya bir
ihbar mektubu şeklinde Emniyet’e gönderilmesi gerekiyor, ya da bir operasyonda ele geçirilmiş olması. Bildiğim Gülen cemaatine yönelik bir operasyon yapılmadı. Orijinali Emniyet’te olduğuna göre, belge Gülen’in eline geçmemiş demektir. Emniyet’te bu kadar güçlü olan bir yapı, hazırladığı belgeyi Gülen’e ulaştıramadan polise nasıl kaptırdı? O halde bu belge, Gülen’in eline geçsin diye değil Emniyet kayıtlarına girsin diye hazırlandı. Belge Avcı’ya da ulaştırılarak bu kitaba konması sağlandı. Yani Avcı’nın kitabı belgenin kamuoyu ile paylaşılması için
araç olarak kullanıldı. Avcı da cemaat içi çatışmanın tarafı oldu.
9) Bu belgede
imza var mı? Belgeyi kimin yazdığı belli mi? Bu tip belgelerde genelde imza olmaz. İmza yoksa bu belgenin orijinal belge olduğuna nasıl kanaat getireceğiz?
10) Kitapta en temel çelişkilerden biri de Avcı’nın KOM dairesinden alınmasıyla ilgili. Avcı görevden alınma sürecinde İdari Mahkeme kararıyla yerine atanan
Coşkun Hayal’in mahkemeyi kazanmadan, kazanmış gibi yapılarak kendisinin görevden alındığını iddia ediyor. Oysa
İçişleri Bakanlığı kaynakları bu bilgiyi kesin dille yalanlıyor. Avcı’nın
mahkeme kararı nedeniyle görevinden alındığını belirtiyorlar. Avcı’nın bu çelişkiyi de açıklaması gerekiyor.