Hala demokrasi yüzyılında baş örtme ve baş açma meselesini tartışıp duruyoruz. Ne ayıp! Kılıçdaroğlu, “Türbanı çözeceğiz!” diye meydanları inletiyor. Herkes “Nasıl çözeceksiniz?” sorusuna odaklanıyor. Oysa doğru soru, “Türban veya başörtüsü niye sorun olsun ki?” olmalı değil mi? Türbanı veya başörtüsünü sorun kabul eden bir ülkenin sahiden demokratik ve laik olamayacağını nedense bu süreçte kimse dile getirmiyor. *** “Türbanı çözeceğiz!” diyen Kılıçdaroğlu sahiden demokrat bir bakış açısını esas almış olsaydı şöyle derdi: “Demokratik bir ülkede bütün vatandaşlar eşittir. Başı açıklar ile başı kapalılar arasında ayrım gözeten ve başı kapalılara üniversitelerde okumayı bile yasakladığı halde başı açıklara kamuda görev almaktan tutunuz da başkaca tüm özgürlükleri sonuna kadar sağlayan bir anlayışı tarihe uğurlayacağız.” Bunu demeyen/diyemeyen bir CHP zihniyetinin özde demokrat olduğuna inanmak mümkün mü? Kılıçdaroğlu’nun “çözeceğiz!” dediği şey, sınırlı bir eğitim hakkı. Yani başörtülüler de CHP lütfeder ve onay verirse artık üniversitelerde okuyabilecekler! Ya öteki haklar? CHP o bahiste hiç yok. Eğitim hakkını da şartlara ve kayıtlara bağlamaktan yana. O zaman sormazlar mı: Madem türbanlıların/başörtülülerin üniversitelerde okumasında laiklik adına bir sakınca görmüyorsunuz, o zaman niye 411 el eğitim özgürlüğü için kalktığında Anayasa Mahkemesi’ne iptal için başvurdunuz? O zaman yanlışlık yaptık diyorsanız sizi yürekten alkışlarım. *** CHP’nin ideolojik bagajları var. Tarihsel yükleri ve ağırlıkları var. Bu yüzden koşulsuz özgürlüklere açık ve demokrasinin eşit vatandaşlık anlayışını “ama” demeden savunabilecek bir anlayışa evrilmesi kısa vadede zor görünüyor. “Türbanı çözeceğiz!” yaklaşımının dibinde hala imtiyazlı vatandaşlık anlayışının yattığı apaçık değil mi? Üniversitelerde okuma hakkı da şartlara bağlanıyor. Başınızı öyle değil de böyle örtseniz gibi yaklaşımlar demokrasi adına ne kadar özürlüyse, başını örten vatandaşlar açısından da bir o kadar saygısızca! Birileri kalkıp sorar: Siz kim oluyorsunuz da neyi nasıl giyeceğimi karışıyorsunuz, yaşam tarzıma müdahale hakkını kendinizde bulabiliyorsunuz? *** CHP MYK üyesi Prof. Dr. Sencer Ayata’nın “türban sorunu”nu çözmek için getirdiği önerileri okuduğumda hala özgürlükleri kayıtlara/şartlara bağlanmış bir kaskatı anlayışla karşı karşıya olduğumuzu üzülerek gördüm. CHP içinde bu projeden sorumlu olduğu belirtilen Ayata’nın “Bağlama şekli belirlenebilir. Hem saçın tamamını örtmek şart mı?” biçiminde bir anlayış üzerinden çözüm arayışına girmesine bilmem ki ne demeli? CHP’nin önerileri arasında “ulemaya danışmak” da varmış! Şaşırdım. AİHM’nin karar vermeden önce ulemaya danışması gerektiğini söyledi diye Başbakan Erdoğan’ı “laiklik” üzerinden haksız yere hırpalayan CHP değil miydi? Diyelim ki ulemaya danıştınız. Alacağınız cevap belli değil mi? Büyük bir kısmı başörtüsü farzdır, bir kısmı da değildir diyecekler. Demokrasi adına çok tuhaf ve sorunlu bir yaklaşım var ortada. Devleti yönetenlerin ulemadan aldıkları fetvalar doğrultusunda vatandaşların kılık kıyafetleri üzerinde belirleyici kararlar alma hakkı olabilir mi? İran İslam Cumhuriyeti’nde yaşıyorsanız olabilir. Ama demokratik ve laik bir ülkede yaşıyorsanız, bunun asla caiz olmadığını söylemek bile gereksiz. Demokratik devlet, herkesin devletidir ve herkese eşit mesafededir. *** CHP’nin bu anlayışı da, yöntemi de ziyadesiyle yanlış ve sorunlu. O zaman birileri kalkıp tersten şöyle derse CHP’li yöneticiler ne der: Müslüman bir ülkede herkes başını örtse de kurtulsak? Devlet eliyle “Aç kurtul!” diyen bir anlayış ile “ört kurtul!” diyen bir anlayış arasında hiçbir fark yok. Bu tür yasakçı ve dayatmacı anlayışlar belki laikçilik ve dincilik adına savunulabilir ama demokrasi adına asla savunulamaz. Bizim asıl başı açıklığı da başı kapalılığı da sorun olarak görmeyen, yaşam tarzları farklı olan tüm vatandaşları temel hak ve özgürlüklerde eşitleyen bir demokratik anlayışa ihtiyacımız var. Çözümün adresini bence CHP yanlış yerde arıyor ve kaş yapayım derken göz çıkartıyor.