Başlıktaki '
HSYK,
Savcı Zekeriya Öz'ü kurtarmış' ifadesi yanlışlıkla kullanılmış değil.
İlginç, hatta şaşırtıcı ama bugün
Zekeriya Öz'ü görevden almak için canla başla çalışan HSYK, bundan üç yıl önce Öz'ü 'yerinde bırakmak için' yoğun çaba sarf etmiş.
Bu enteresan olayın detaylarına geçmeden sürmekte olan 'yaz
kararnamesi
krizi'nde gelinen durumu özetleyelim.
Herkesin malumu olduğu üzere HSYK'nın beş üyesi, kararname görüşmelerinin son gününe gelindiğinde '
korsan kararname denebilecek' karşı liste hazırlayarak toplantıları çıkmaza soktu.
Bakan
Sadullah Ergin ve
Müsteşar Ahmet
Kahraman 'Böyle bir
teklif sunmanız kanunen mümkün değil. Üstelik önerilen talepler sürmekte olan
davalara doğrudan müdahale anlamına gelir' diyerek masadan kalktı.
HSYK'nın seçilmiş üyeleri 'iş yoğunluğunu' gerekçe göstererek başta
Ergenekon olmak üzere
Balyoz,
Poyrazköy, Islak İmza,
Erzincan ve Diyarbakır'daki önemli davaların hakim ve savcılarını değiştirmek istedi.
Bu noktada haklı olarak '
iş yükü gerekçe ise mevcut hakim ve savcıları görevden almanın ne anlamı var' sorusu gündeme geldi. Kaldı ki iş yükü sebebiyle ilave atama yapılacaksa sadece İstanbul'a acil olarak 51 Sulh
Ceza Hakimi atanmalı. Fakat
Kadir Özbek ve ekibi bu atama taleplerine bugüne kadar
cevap vermedi.
Bu arada son günlerde ortaya çıkan
telefon kayıtları HSYK'da ve yüksek yargıda işlerin nasıl döndüğü konusunda net bir fikir veriyor. 15 yıl önce
bakanlık koltuğundan kalkan
Seyfi Oktay halen çok etkili. Mahkeme başkanlarının kim olacağından nereye kimin atanacağına kadar her şeye müdahale etmiş Oktay. Hatta Oktay'ın
bakanlıkta
Sadullah Ergin'den daha etkili olduğunu bile söyleyebiliriz.
Peki kriz nasıl aşılacak? Duyumlara göre Bakan Ergin toplantılara katılma taraftarı değil. Önerdiği kararname taslağının altında 5
imzayı görmeden masaya oturmama niyetinde. Özbek ve arkadaşları ise 'dava açma' kartını öne çıkartıyorlar. Hatta bakana hitaben 'kendine yazık ediyor' türü yanlış anlamaya müsait ifadeler kullandıkları da konuşuluyor. Yani krizin kolay kolay çözüleceği yok.
Zekeriya Öz meselesine dönersek.
Malum olduğu üzere HSYK,
Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılardan Zekeriya Öz'ü görevden alabilmek için iki yıldır canla başla çalışıyor. Bakan Ergin direniyor ama HSYK da bu niyetinden caymış değil.
Hatta Öz'ü görevden alabilmek için geçen yıl
Ankara 4. İdare Mahkemesi'nin başkanı da değiştirildi. Çünkü ilgili
mahkeme Öz ile ilgili şikâyetler hakkında olumsuz kararlar alıyordu.
Başkan değişti ve yeni
heyet Öz'e yönelik şikâyetleri işleme koydu. Bu yıl da Öz ve arkadaşlarının 'haklarında şikâyet ve davalar var' denilerek yerleri değiştirilmek istendi.
Oysa aynı HSYK, bundan üç yıl önceki yaz kararnamesinde Zekeriya Öz'ü korumaya almıştı. Henüz Ergenekon soruşturması başlamadan önce hazırlanan son yaz kararnamesinde Zekeriya Öz, İstanbul'dan başka bir ile önerildi.
Fakat o günkü HSYK ilginç bir şekilde Öz'ün 'İstanbul'da ve mevcut dosyalarda kalması gerektiğine' karar verdi. Sonuçta oy çokluğu ile Zekeriya Öz, İstanbul'da
özel yetkili savcı olarak kaldı.
Talihe bakın ki 'İstanbul'da kalması için çalıştıkları' savcının bir yıl sonra görevden alınması için mücadeleye giriştiler.
HSYK aynı HSYK. Savcı aynı savcı. Acaba ne değişti de o günlerde 'hayır Öz'e dokundurtmayız' diyen HSYK bir yıl sonra 'kellesini isteriz'e döndü?
Detayları bulamadım ama muhtemelen Savcı Öz, o günlerde HSYK'nın hoşuna gidecek bir dosyayı takip ediyordu. Bu yüzden
tayin önerisine karşı çıktılar. Fakat Ergenekon soruşturması başlayınca işin seyri değişti.
HSYK'nın tercihlerine alıcı gözle tekrar bakmakta fayda var.
Kürtler'de zorun rolü
Bundan birkaç ay önce,
PKK'yı yakından takip eden bir bürokrat ilginç bir
analiz yapmıştı.
Analizi, 'Kürtler'de zorun rolü'ne dayanıyordu.
Özetle, Öcalan'ın 'Kürdistan'da zorun rolü' tezinden hareket eden PKK'nın sıkıştığı anlarda Kürtler'e yönelik
infazlar ve şiddet dalgası başlatabileceği öngörülüyordu.
Nitekim
örgüt, silahlı mücadeleye başladıktan sonra ilk olarak Kürtler'e saldırdı. Köy bastı, kundaktaki çocukları öldürdü. Böylece Kürtler örgüte biat ettiler.
Daha sonra da aykırı görüş beyan edenler 'özenle bertaraf edildi.'
Şimdi ise benzer bir tablonun tekrarı var. Kürtler'den PKK'ya karşı sesler yükseldikçe örgüt agresifleşip tehditlere başladı. İşadamları ya da
sivil toplum örgütleri
referandum ile ilgili PKK'dan farklı görüş beyan etti diye sert eleştirilere muhatap oldu.
Hakkari'de, 6 çocuk babası imam
Aziz Tan sokak ortasında PKK tarafından infaz edildi. PKK'nın bir süredir bölgedeki imamları tehdit ettiği biliniyordu.
Bölgeden gelen haberler örgütün referanduma yönelik tehditlerini artırdığını gösteriyor.
Umarım yanılırız ama örgüt inisiyatifi kaybettiğini düşünürse yeniden kanlı eylemlere girebilir.