İslam medeniyetinin
altın çağını yaşadığı 7. ile 17. yüzyıl arasındaki bin yıllık tarihi süreçte bilim ve teknolojik gelişmelerin aktarıldığı “1001 İcat
Sergisi” ilk nerede açıldı?
Londra’da. Kaç kişi gezdi?
Yarım milyon...
Onlardan biri de
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dı.
Erdoğan, bu serginin İstanbul’da açılmasının, özellikle
Ramazan ayına yetiştirilmesinin çok anlamlı olacağını söyleyerek, serginin buraya taşınması ricasında bulundu.
Sergi, New-York’a gideceğine, rotasını İstanbul’a çevirdi ve önceki gün Başbakan Erdoğan’ın katılımıyla açıldı.
***
Bu sergiyi açıldığı günden beri ilgiyle takip eden ve 31 Ocak 2010 tarihindeki “Cizre’de
kent dindarları, Cizre’de papazlar” başlıklı yazıyı bu sergiye hasretmiş biri olarak, dün Başbakan’ın “kendisi için hayret uyandıran ve Cizreli bir bilgin olan ve İslam dünyasının Leonardo Da Vinci’si olarak adlandırılan El Cezeri’nin robotlar, saatler, kan toplama kapları, su
makineleri, şifreli kilitler, termos, otomatik çocuk oyuncakları gibi buluşlarının bugün bile hayranlık uyandıracak değerde olduğunu” belirtmesi dikkatimi çekti...
O kadar sığ bir atmosferde nefes alıp veriyoruz ki El Cezeri ve Leonardo Da Vinci adları da, “İslam’ın Leonardo’su” tanımı da nispi bir ferahlık verdi...
Milli
Güvenlik Kurulu toplantısı da dâhil günün her türlü gelişmelerini bir yana bıraktım...
***
Türkiye nüfusunun “ortalama yaşı” yirmi sekiz buçuk...
Üstelik çağ “Narsisizm çağı”...
Genellikle herkesin kendini hem dünyanın merkezi, hem de hayatın miladı olarak kabul ettiği bir sosyolojik hoyratlık döneminden geçiyoruz...
Siyasal olmayan hiçbir şeye pek bir ilgi de yok...
Bu büyük bir toplumsal çoraklaşma getiriyor...
***
“İslam’ın Leonardo’su” dense de, El Cezeri, Da Vinci’den önce yaşamış...
Asıl ismi Bedî’ûz-Zamân Ebû’l-’İzz İsma’il ibn er-Razzâz el-Cezerî... Mezopotamyalı, eski deyimi ile Cezîre’li veya Cizreli.
El Cezeri’nin el yazması kitabı İslâm Dünyası’nda hava, boşluk ve denge konusuna ilişkin teorik ve uygulamalı bilgileri doruk noktasına ulaştırmış, su ile işleyen aygıtlar konusunda özel yeri olan bir başyapıt olmuştur.
“Mekanik araçlar üzerine çalışan El Cezeri, Artukoğulları sarayında yaptığı çeşitli mekanik araçlarla tanınıyordu. Artukoğlu beylerinden Nasirüddin’in isteğiyle çalışmalarını anlatan ‘Olağanüstü Mekanik Araçların Bilgisi Hakkında Kitap’ı yazdı. Kitapta su saatleri, dekoratif biçimde su fışkırtan fıskiyeler, insanları eğlendirmeyi ve şaşırtmayı amaçlayan otomatlar anlatılıyordu. Bunların tasviri ve nasıl yapılacağı da ayrıntılı olarak anlatılmıştı kitapta. Cezeri, hava, boşluk ve denge prensiplerini ustalıkla kullanıyordu.
Artukoğlu sarayında yemekten önce ve sonra ellerine su tutan, sonra kurulanmaları için havlu uzatan otomatları gören ziyaretçiler şaşırıyor, onları seyrederek keyifli dakikalar geçiriyordu.”
El Cezeri’nin “otomatlar” hakkındaki kitabında 300’e yakın otomatik mekanizmanın yanı sıra,
çamaşır teknesini doldurup boşaltabilen otomatik bir Arap kadını da resmedilmektedir.
***
Rönesans’ın büyük dehası
Leonardo da Vinci de bu türde araçlar yapmış bir
ressam, bir
bilim adamı ve bir mühendistir...
El Cezeri’den iki asrı aşkın bir zaman sonra dünyaya gelen Leonardo Da Vinci, dünyanın gelmiş geçmiş en büyük sanatçılarından ve dehalarından biri kabul edilir.
Sadece bronz,
mermer ve kilden heykeller, resimler yapmamış; bina, makine ve
silah tasarımları da yapmış; kilise,
kale ve kanal yapımı gibi
mimari yapılar ile ilgilenip, anatomi çalışmalarında bulunmuş, öğrenciler yetiştirmişti...
Kuşların kanat ve kas yapısından hareketle insanların da belli bir düzenek sayesinde uçabileceği anlayışını geliştirmiş, aynı şekilde
balıklar gibi insanların da denizin altında yaşayabileceğini varsayarak ilk denizaltı projelerini de oluşturmuştu...
***
Kültürel gelişme olmadan
ekonomik kalkınma olmaz...
Londra’daki sergiyi yarım milyon kişi gezmişti...
Bakalım bin yıllık bir süreci kapsayan bu muhteşem sergiyi İstanbul’da kaç kişi gezecek?