‘Arap çocuğu’nun sırrı


Pazartesi günkü yazımda CHP’deki kaset komplosuyla ilgili “ikinci kaset” iddiasına yer verirken, Ergenekon sanığı Ergun Poyraz’ın bu iddialarla bağlantısı olup olmadığı sorusuna cevap aramıştım. Gazetemiz Ankara Haber Müdürü Cevheri Güven’in dün yayınlanan “Kasetin izi Poyraz’da” başlıklı haberi, komploya yeni bir boyut kazandırdı. JİTEM’in ısmarlamasıyla cumhurbaşkanı ve başbakan hakkında karalayıcı kitaplar yazan Poyraz, meğer Deniz Baykal’ı da yakın takibe almış, hakkında kitap taslağı hazırlamış, bu çalışmadan 7 ay sonra tutuklanmış. Habere göre, kitap taslağının bilgisayara kopyalanma tarihi 26 Aralık 2006 olarak gözüküyor. O metinde Baykal’la ilgili ağır ithamlar var, hatta kendisinden “Arap Çocuğu” olarak söz ediliyor. Kuşkondu sokakta garsoniyer tuttuğu iddiasından Nesrin Baytok’a kadar bir dizi başlık dikkati çekiyor. Burada cevabı aranan ilk soru şu: Ergun Poyraz, bu kitabı neden yayınlamadı? Herhalde tutuklanması gerekçe olamaz. Taslak metnin bilgisayara kopyalanma tarihi ile tutuklanma tarihi arasında 7 ay var. Takunyalı Führer’i Silivri’de yazan Poyraz için tutukluluk hali engel değildir diye düşünüyorum. O günleri hatırlayın 2005’de Şemdinli provokasyonu, 2006’da Rahip Santoro ve Danıştay cinayeti, 2007’de Hrant Dink cinayeti ve Malatya misyonerler katliamı... Bir de cumhuriyet mitingleri... Mitinglerin organizatörlerinden Atatürkçü Düşünce Derneği’nin başında Jandarma eski Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur vardı. Ergenekon iddianamesinden gördük, Eruygur, Deniz Bey’den hayli rahatsızmış. Mitingler üzerinden yürütülen toplumsal muhalefet tek siyasi çatı altında toplanabilseydi, Eruygur’un CHP’ye alternatif bir siyasi parti kuracağı iddiası, o günlerin yaygın konularından biriydi. Vatan’dan Can Ataklı yazdı, Ergenekon sanığı Tuncay Özkan Baykal’a gidip CHP Genel Sekreterliğini istedi. Hatta bir iddiaya göre, Özkan’ın zamanla genel başkanlığı bırakması konusunda da tavsiyesi olmuş Baykal’a. Tuncay’ın iddianame eklerine yansıyan Deniz Bey’le ilgili küfürlü konuşmalarını da bir kenara not edelim. Aynı şekilde Mustafa Balbay’ın günlüklerinde jandarmanın (JİTEM) Baykal rahatsızlığına dair özel notlar var. Son kitap taslağı, Baykal üzerinde “derin” bir oyun olduğunu gösteriyor. Nitekim Baykal’ın yakın çevresiyle sohbetlerde “JİTEM, cuntacılar benimle çok uğraştılar” dediğini biliyorum. Haliyle, Baykal’ın sivil siyasetten Ergenekon’un avukatlığına uzanan dönüşümünde bu derin oyunun korkutucu etkisi rol oynamış mıdır, bilemem. Deniz Bey’in yaklaşımı, Mehmet Haberal ve bazı sivillerin adlarının karıştırılması nedeniyle Ergenekon’a karşı çıktığı yönündedir. Yani, JİTEM odaklı derin provokasyonların farkında ve tepkili. O nedenle Ergun Poyraz’ın böyle bir kitap hazırlamasına hiç şaşırmış değil. Dost mekanlarından kırıntıları birleştirerek vardığımız bu tespitleri, keşke Deniz Bey kamuoyu önünde yüksek sesle söyleyebilse, Ergenekon’a yaklaşımını daha somut şekilde ortaya koysa, halkın kendisini daha iyi anlama fırsatı olur ama takdir kendisinin. Diğer iddialara gelince Duyduğuma göre, “garsoniyer” iddialarına çok kızmış, adını bile anmak istemiyor, “tamamen iftira” diyor. Ya görüntüler? Gazeteci Zübeyir Kındıra, kitabında görüntülerin Deniz Bey’in açıkladığı gibi 2 hafta önce çekilmediğini, 2007 seçimlerinden önceki döneme ait olduğunu söylüyordu. Deniz Bey tam aksi görüşte, görüntülerin yeni olduğu konusunda ısrarlı... En çok şaşırdığım iddialardan biri, Poyraz’ın kitap taslağında Baykal için “Arap Çocuğu” ifadesinin kullanılmasıydı. Deniz Bey’i çok iyi bilen, tanıyan CHP’lilere sorduk, işin aslı şuymuş: Baykal’ın anne tarafından ataları Osmanlı’nın Mısır’ı fethinden sonra Anadolu’dan Mısır’a göç etmiş, Fransızların Mısır’ı işgalinden sonra dedesiyle (annesinin babası) annesinin amcası çocuk yaşlarda İskenderiye’den Antalya’ya dönüp yerleşmiş. Annesi Antalya’da doğmuş. Babası ise 93 Rus harbinden sonra Kafkasya’dan Anadolu’ya yerleşmiş bir Çerkez ailesinden geliyormuş. Kitap taslağında “Arap Çocuğu” ifadesi, muhtemeldir, Baykal ailesinin bu Mısır macerasından kaynaklanıyor. ‘Rapor gelmedi’ Bu bilgiler ışığında dün Deniz Bey’i aradım. Cümlemi yarıda kesti, kesinlikle bu kaset işine girmeyeceğini söyledi ve tek cümle bile yazılmasını istemedi. Hassasiyetine saygı gösterip ileriye gitmedim, telefonu kapatmadan önce “Zübeyir Kındıra’nın iddia ettiği gibi bu kasetle ilgili size bir rapor geldi mi?” sorusuna cevap vermesini istedim, “Bana kesinlikle böyle bir rapor gelmedi” dedi, yazacağımı söyledim itiraz etmedi. Deniz Bey’e gittiği iddia edilen raporda, kasetin 2007 öncesine ait olduğu belirtiliyordu. Can Ataklı ise o rapor üzerinden hükümetle kaset arasında bağ kurmuştu. Özetle, Baykal da cunta mağduru. Bu cunta, son operasyonun neresindeydi, CHP’de kimlerle irtibat kurdu, umarım bu karanlık noktalar, yakında aydınlığa kavuşur. Daha önce görüştüğümüzde Deniz Bey’e de söylemiştim; kendisini çok ağır eleştirdiğim yazılarım oldu, gitmesi gerektiğini söyledim, ama hiçbir lider böyle bir sona mahkum edilmemelidir, tasfiye kararını oyuna talip oldukları millet vermelidir.
<< Önceki Haber ‘Arap çocuğu’nun sırrı Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER