Bir
hesap yapalım.
Komplo teorileri falan üretmeden çok basit bir hesap.
Ne, nasıl görünüyorsa alalım denklemin içine yerleştirelim.
Referanduma gidiyoruz.
Anayasa değişikliği konusunda iki cephe var.
Türkiye’nin daha demokratik bir zeminde yoluna devam etmesi için “Evet” diyecek olanlar.
Ve Ak Parti’ye “
Hayır” diyecek olanlar.
Bu anayasa referandumunda Evet’çiler demokrasiyi baz alırken, Hayır’cılar Ak Parti’yi baz alıyor.
Hayır’cılar ısrarla işin özüne gelmek istemiyor, referandumun odağına Ak Parti’yi yerleştiriyorlar.
“AKP’nin anayasası”, “AKP’nin demokrasisi”, “AKP’nin şusu AKP’nin busu” diyerek toplumu bir Ak Parti karşıtlığı cephesinde birleştirmek için çabalıyorlar.
Maalesef Ak Parti karşıtlığında birleşmek uğruna ilkeler de, misyonlar da, vizyonlar da, değerler de, tarihi gerçekler de hiçe sayılıyor.
Bu Ak Parti nasıl bir şeymiş ki;
CHP’ye soysal devlet olmayı inkar ettiriyor, MHP’ye ülkücülüğü yok saydırtıyor, DP’ye demokratlığını unutturuyor.
Yoksa; zaten aslında bütün bunların hiçbiri bu partilerde kalmamış da, şimdi o yüzden mi çok rahat hepsi ortak bir potada birleşiveriyorlar ?
Varsa yoksa Ak Parti karşıtlığı.
Hepsinin de Ak Parti karşıtlığı için ortaya sürdüğü argümanlar farklı.
CHP; hırsızlıktan, açlıktan, yoksulluktan, yetim hakkından bahsediyor, MHP
ihanetten Pkk ile
işbirliğinden.
Ak Parti karşıtlığı cephesine; askerin de, yüksek yargının da içinden gerekli desteği verenler bütün imkanları kullanıyor.
Üstelik yargı ve asker, Ak Parti’den kurtulmak için bizzat devletin imkanlarını kullanıyor.
Milletin
iktidara getirdiği partiyle hesaplaşmak için topyekun mücadele yaşanıyor.
Üstelik milletin vergileriyle.
Hükümet açılımla başlayan ve toplumda bölünme tartışmalarının dillendirilmesine varan süreçte
terör örgütüyle işbirliği yapmakla itham edildi.
Dağdan gelenlerle ilgili Habur’da yaşanan görüntüler konusunda devletin istihbarat kaynakları maalesef hükümete ilk golü attı.
Davullu zurnalı karşılama,
açılımı başlamadan bitirdi.
MHP’nin anti Ak Parti propagandası bu görüntüler üzerine
batı illerinde çok hızlı yayıldı.
Arkasından şehit haberleri gelmeye başladı.
Ve neredeyse bütün şehit olaylarında büyük ihmaller yaşandığı, askerlerimizin göz göre göre teröristlere yem edildiği ortaya çıktı.
Bu kez de asker içindeki Ak Parti karşıtları, devletin imkanlarını kullanarak yedikleri kaba pisliyordu.
Ak Parti iktidarına ikinci gol askerin içindeki ihanet işbirlikçilerinden geldi.
Biri “adi parola” olayı, diğeri
Başbakanın şahsına
hakaret eden iki asker dışında, onlarca askerimizin şehit olmasına yol açan bu ihanet iddialarına karşı, tek bir Allah’ın kuluna hesap sorulmadı, ceza verilmedi.
Heronlarla ilgili ihanet skandalı; hala temizlenememiş bir namus kiri gibi bu ülkenin en güzide kurumunun üzerinde duruyor.
Genelkurmay’ın
soruşturma yapıp yapmadığı bile belli değil.
Milli Savunma Bakanının olayı yalanladığı “yok böyle bir şey” dediği iddia ediliyor.
Heronları düşürmekten bahsettiği iddia edilen
subay, Heronların komutasından sorumlu komutanlığa getiriliyor.
İddiaya göre Başbakan kendisine Heron’u soranlara Milli
Savunma Bakanını adres gösteriyor,
Milli Savunma Bakanı da “bu haberler yalan” diyor.
Ve MİT’in tespit ettiği ses kayıtlarında Heronları düşürmekten bahsettiği iddia edilen kişiye Yüksek
Askeri Şura’da, Heronların tamamı emanet ediliyor.
Hantepe baskınında Heronların geçtiği görüntüler Genelkurmay’ın 30 ayrı merkezinden izlenmesine rağmen kimsenin kılı kıpırdamıyor.
7 tane asker canlı yayında, BBG evi gibi izlenerek şehit ediliyor.
Çıt yok.
Millet adeta ortada topaç gibi döndürülüyor.
Pkk ile işbirliği iddialarına kimse hesap soramıyor.
Pkk’lı teröristlerin askerlerimizi nasıl olup da göz göre göre şehit edebildiği sorusuna kimse
cevap vermiyor.
30 ayrı merkeze görüntü geçilmesine rağmen niçin askerlerimize
yardım gitmediği sorusu sanki duvara soruluyor.
Genelkurmay; ihanet iddialarının ortaya çıkmasının üzerinden haftalar geçmesine rağmen ağzını açmıyor.
Oysa Genelkurmay başkanı
İlker Başbuğ’un oğlunun,
terör örgütü üyesi olduğu iddia edilen bir şahısla çekilmiş fotoğrafının ortaya çıkmasından sadece 8 saat sonra TSK resmi açıklama yapmıştı.
Bu ülkenin şehit olan evlatlarının Başbuğ’un oğlu kadar değeri yok mu ?
TSK niçin susuyor ?
Milli Savunma Bakanı niçin olayı inkar ediyor ?
Eğer gerçekten bu haberler doğru değilse niçin Türk Silahlı Kuvvetlerinin üzerinde bu lekenin durmasına müsaade ediliyor ?
Ortada; terör örgütünün, maalesef TSK’nin bazı noktalarına sızdığı gerçeğiyle karşı karşıya olduğumuz çok ciddi bir durum var.
Bu ciddi durumun ortaya çıkarılıp milletin gönlünün rahat etmesinin sağlanması gerekiyor.
Hem de çok acil.
Bir an önce.
Milletin yıllar süren ne idüğü belirsiz soruşturmaların sonuçlarını bekleyecek kadar tahammülü kalmadı.
Batı illerinde ve Anadolu’da açılıma oluşan bu tepki, TSK içindeki ihanet iddialarının savsaklanmasıyla ciddi boyutlara ulaşırsa bunun önünde hükümet de duramaz.
Asker kabuğuna çekilir, ortada vatandaşın karşısında siyasi iktidar kalır.
Milletin sabrı taşarsa bunun hesabı da, faturası da ülkeyi yönetenlere kesilir.
Maalesef hükümet de bu ihanet iddiaları karşısında fazla müsamahakar tutumuyla milletin vicdanındaki yarayı büyütüyor.
Üstelik şimdi de Milli Savunma Bakanının vekaleten atanan
Balyoz sanığı generallerin terfileri için yeni yöntemler aradığı ortaya çıkıyor.
Bu ihanet iddialarının ortaya çıkarılmasını sağlayamayan ve dik duramayan Milli Savunma Bakanı ya
istifa etmeli, ya da görevden alınmalı.
Türkiye’nin; cesur ve gerektiğinde askere karşı yetkilerini kullanmaktan korkmayacak bir Milli Savunma Bakanına ihtiyacı var.
Aksi takdirde en başta yaptığımız o basit hesabın ucu, devlet içindeki ihanet odaklarına hesap sorulamamasına çıkıyor.
Bunlar da hep Ak Parti’nin hanesine eksi olarak yazılıyor.