Dün elektrik dağıtım özelleştirmeleri yapıldı. İŞ-KAYA-MMEKA ortak girişim grubu, toplam 4.9 milyar dolar
teklif vererek
İstanbul Boğaziçi ve
Gediz elektrik dağıtım ihalelerini kazandı. Böylece
Türkiye'de de elektrik dağıtımı, tahminlerin çok üstünde bir
fiyattan özelleştirilmiş oldu. İŞ-KAYA-MMEKA'nın verdiği fiyat, her şeyden önce özel sektörün Türkiye ekonomisinin geleceğine olan güvenini gösteriyor.
Dün, Türkiye ekonomisiyle ilgili bir başka olumlu
ekonomik veri daha açıklandı. Haziran ayında
sanayi üretimi geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 10.2 oranında arttı.
Sanayi üretimindeki bu artış, 2010'un nisan-mayıs-haziran aylarını kapsayan ikinci üç aylık döneminde de ekonomik
büyüme rakamının yüksek olacağını ortaya koyuyor.
Bu yılın
ocak-şubat-mart aylarında yüzde 11.7 oranında büyüyen ekonomi, tahminlere göre nisan-mayıs-haziran aylarında yüzde 8 oranının üzerinde büyüyebilir. Böylece 2010'da Türkiye ekonomisi OECD'nin yıllık büyüme tahmini olan yüzde 6.8 oranını tutturabilir.
Oysa bizim makro ekonomi yöneticilerimiz bile Türkiye'nin IMF'siz ancak yüzde 3.5 oranında büyüyebileceğini ileri sürmüşlerdi.
Gelelim son günlerde açıklanan başka ekonomik verilere... Türkiye'de temmuz ayında ticari
araç satışları geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 63.4 oranında artarak 19 bin 946'ya ulaştı. Satılan
otomobil sayısı ise yüzde 148 oranında artarak 41 bin 399'a çıktı.
Otomobil ve
ticari araç satışlarındaki bu artış, yatırımcı ve tüketicinin gelecek hakkındaki bekleyişlerinin olumlu olduğunu bize gösteriyor.
Bir ekonomide canlanmanın göstergesi sayılan elektrik
tüketim rakamları da son dönemde zaten hızla yükseliyor.
Enerji Bakanı'nın hafta sonunda açıkladığı elektrik tüketim rakamları, canlı bir ekonominin varlığını ortaya koyuyor. 6
Ağustos Cuma günü Türkiye'de sıcak havanın da etkisiyle 700 milyon kilovat saat elektrik tüketildi. Ulaşılan bu elektrik tüketim rakamı
Cumhuriyet tarihinin en yüksek
elektrik tüketimi oluyor. Ayrıca imalat sanayii kapasite kullanım oranları da tırmanıyor. Geçen yılın temmuz ayında yüzde 67.4 olan kapasite kullanım oranı 2010'un temmuz ayında yüzde 74.7'ye yükseldi.
Türkiye ekonomisindeki canlılığı gösteren bütün bu rakamlara rağmen, bazıları hâlâ Türkiye ekonomisinde durgunluk olduğu görüşünü savunuyorlar. Eksen kaymasından bahsediyorlar. İhracatta eksenin kaydığını söylüyorlar. Dış satışların ideolojik olarak
Avrupa dışındaki ülkelere doğru yön değiştirdiğini ileri sürüyorlar.
Bırakın diğer meseleleri, ekonomiye bile, kendileri o kadar ideolojik bakıyorlar ki, gelişmekte olan ülkelerin dünya üretiminin artık yarısından fazlasını yapmaya başladığını görmüyorlar. Gelişmekte olan ülkelerin artan üretimini satabilmek için dünya çapında yeni pazarlara ihtiyacı olduğunu düşünmüyorlar. Tabii ki Türkiye ekonomisi eksenini değiştirecek ve malını satabilmek için sadece Batı'ya değil dünyada her yöne gidecek.
Ayrıca gelişmekte olan ülkelerin yüksek performansları sonucunda dünya ekonomisinin hızla toparlandığı da bir gerçek. Bütün bu canlı ekonomik göstergeler ve olumlu rakamlar gözlerinin önündeyken, hâlâ 'Türkiye ekonomisinde durgunluk var' diyenleri anlamak gerçekten mümkün değil.
Ekonomide durgunluk yok ama beni bağışlayın galiba bunların kendi kafalarında bir durgunluk var. Muhalefet edeceğim diye bu kadar kör muhalefet de yapılamaz çünkü.