Dün sabah, dünya basınını gün ışıkları doğmadan çok önce tarayıp sabah izleyicilerine yetiştirmek için yoğun emeklerle karılan TRT Türk’teki sabah programına konuk oldum.
Bu nedenle bir gece önceden Ankara’daydım. Geceleyin kanallar arasında
sörf yaparken BBC’nin uzun uzadıya
Türkiye’den söz ettiğini gördüm.
Konu
Muhammed Mustafai’ydi...
***
Muhammed Mustafai, 31 yaşında
İranlı bir
avukat,
insan hakları savunucusu...
Müvekkilleri arasında 18 yaşından
küçük sanıklarla, siyasi tutuklular ve recm ile yargılananlar var.
Mustafai aynı zamanda, recm aleyhinde kamuoyu oluşturan bir internet blogu yönetiyor ve İran’ın yargı sistemini yüksek sesle eleştirmesiyle de tanınıyordu...
Uluslararası Af Örgütü, İran’ı, Mustafai’ye
baskı uygulamakla suçlamış, eşi ve kardeşinin de gözaltına alındığını duyurmuştu.
Muhammed Mustafai geçen hafta gizlice Türkiye’ye kaçtı. Türkiye de Mustafai’yi kabul edecek bir
Avrupa ülkesi bulabilmek için temaslarda bulundu.
Mustafai’nin kendisine bir yıllık
Norveç vizesi verilmesinin ardından Cumartesi günü Norveç’e gittiği ve burada sığınma başvurusunda bulunduğu açıklandı.
BBC bunu hikâye ediyordu.
***
Geçmişte pek çok ses getiren
dava alan Mustafai’ye dünya basınının yoğun ilgisinin bir nedeni de son müvekkilinin recm cezasına çarptırılan Sakine Muhammed Aştiyani olmasıydı.
İnsan Hakları İzleme Örgütü, Aştiyani’nin recm cezasından önce, 2006 Mayıs’ında Tebriz’de bir mahkemede, eşinin
ölümünden sonra iki erkekle ilişkiye girdiği için 99 kırbaç cezasına çarptırıldığını belirtiyor. Kendisi çocuğunun gözleri önünde kırbaçlanmıştı...
***
Aynı sene...
Bir diğer davada, bu sefer eşi sağken de “zina yaptığı” suçlamasıyla hüküm giydi.
Recm edilerek öldürülmesine karar verildi.
İran 1979’daki
İslam Devrimi sonrasında özellikle zina gibi suçlar için taşlayarak öldürme uygulamasına yaygın şekilde başvurmakta.
Dünya kamuoyu da Sakine için ayağa kalkmış durumda...
Aştiyani’nin durumu pek çok ülkede dikkatle izleniyor. Hafta sonu Aştiyani’ye
destek için çok sayıda ülkede gösteri düzenlendi.
Geçen hafta
Brezilya lideri
Lula da Silva, Aştiyani’ye
sığınma hakkı verme önerisinde bulunmuştu.
Tahran yönetimi ise Lula’nın davanın içeriğine hâkim olmadığını ve duygusal davrandığını belirtmekle yetindi ama öte yandan da iki çocuk annesi hakkındaki cezayı “şimdilik”
infaz etmeyeceğini duyurdu. Ancak Aştiyani’nin hakkındaki ölüm cezasının asılarak infaz edilmesi riski var.
***
İran’daki çağ dışı insan hakları ihlalleri için sadece Brezilya Lideri Lula değil, diğer siyasetçilerde devrede.
İngiltere Dışişleri Bakanı
William Hague, taşlayarak öldürmenin bir “Ortaçağ cezası” olduğunu söylemiş, İran’ın hâlâ bu cezaya hukukunda yer vermesinin insan haklarına saygı duymadığını gösterdiğini ileri sürmüştü.
80’den fazla siyasetçi ve
sanatçı da Times’ta açık bir
mektup yayımlayarak, Aştiyani’yle ilgili gelişmeleri “korkuyla ve dehşetle” izlediklerini açıkladı ve İran hükümetinden onun hakkında verilen adil olmayan kararı bozmasını istedi.
***
Recm cezasına çarptırılan Sakine Aştiyani ise...
Tahran yönetiminin zina yapan kadınları idam ettiğini ama erkekleri cezalandırmadığını belirterek “beni gizlice öldürmeyi planlıyorlar” demekte:
“Çünkü ben bir kadınım. Bu ülkede kadınlara istedikleri her şeyi yapabileceklerini düşünüyorlar. Onlar için zina cinayetten daha büyük bir suç. Ama zinanın da hepsi bir değil. Bir adam zina işlerse hapse bile atılmayabilir, ama aynı şeyi bir kadın yaparsa bu dünyanın sonu olur. Bu ülkede kadınların kocalarından boşanma hakkı bile yok.”
43 yaşındaki Aştiyani, avukatı Mustafai’nin Türkiye’ye kaçmasıyla ilgili olarak da, “bana istediklerini yapabilmek için avukatımdan kurtulmak istediler” dedi. Aştiyani, dünyaya, “beni oğlumun önünde taşlamalarına izin vermeyin” diye sesleniyor...
***
Benim garibime giden İran’daki bu örnekler karşısında Ankara’nın suskunluğu...
Ortalıkta, nükleer
silah konusunda İran’la yapılan
dayanışma için gösterilen cevvaliyetin binde biri bile yok.
Temel hak ve özgürlüklere böylesine düşman bir rejim ne kadar “dost”, ne kadar “kardeş” olabilir?
Yeryüzündeki “eksen” tartışmalarının altına odun atılmasının bir nedeni de galiba bu...
BBC’nin de gece yarısı uzun uzun hikâye ettiği Mustafai ya da dört yıldır ölümü bekleyen Sakine bizim ne kadar umurumuzda?
***
Dünya vatandaşlığı, biraz da Halil Cibran gibi düşünmek ve davranmaktır:
“Bir gün bana benim hayatım mı yoksa senin hayatın mı daha önemli diye soracaksın.
Ben benimki diyeceğim ve sen, senin benim hayatım olduğunu bilmeden dönüp gideceksin.”