Darbe yaptırmak, muhafazakârları-dindarları ve cemaatleri "şeriat devleti" kurmak için gizli gizli planlar yapan odaklar olarak göstermek için atılan
manşetler devri yavaş yavaş geride kalmaya başladı.
Ara sıra çaktırmadan ucundan kendini gösterenler oluyor ama manşetlere yansıtılmadığı için çok fazla "atak" geçiren olmuyor. Son örnek dün haber başlıklarına yansıyan
Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu'nun açıklaması.
Bakan haberin özü incelendiğinde özellikle kız çocuklarının okula gönderilmediği yörelerde kız-erkek ayrımı yapılarak eğitim yapılabileceğinden söz ediyor. Bazı gazetelerde haberin başlığına bakarsanız sanırsınız ki
AK Parti erkek ve kızların aynı okullarda okutulmamasından yana.
Hani Ergenekon,
Balyoz gibi olayların açığa çıkarılmasından önce olsa manşetlere
"AK Parti'den Haremlik- Selamlık Eğitim Atağı" diye yansıyacak, oradan da "cuup" Başsavcı'nın
kapatma dosyasına atlayacak bir haber!
Ama artık nedense bu tür malzemeler çok büyütülmüyor, bu nedenle de gereksiz yere insanlar "laik atak" geçirip miting meydanlarına dökülmüyor.
Medya "dördüncü güç" olduğunu anımsayıp daha duyarlı davranıyor. Bu medya adına çok iyi bir gelişme.
Bir de akıllarda üretilen "laik atakları" ortadan kaldırırsak
Türkiye kesinlikle normalleşecek. Mümkün mü? Kesinlikle mümkün.
Globalizmin ulusalcılığını nasıl tetiklediğini gören laikçiler, aynı şekilde laikçiliğin de anti-laikçiliği tetiklediğini anlar ve körü körüne bir laikçilik anlayışından vazgeçerlerse bu iş olacak. Hem de
fıstık gibi olacak..
Baş
bakan'ın fotoğrafı ve Sakine
İran'da zina suçlamasıyla recm cezasına çarptırılan Sakine Muhammedi Aştiyani'nin serbest bırakılması için
kampanya yürüten Avaaz adlı
sivil toplum kuruluşu iki gün önce gazetelere "SAKİNE'NİN HAYATI SİZİN ELİNİZDE" başlıklı ilanlar verdi.
İlanlarda
Başbakan Tayyip Erdoğan'a devreye girmesi çağrısında bulunuluyordu. Buraya kadar sorun yok. Her sivil toplum kuruluşu hükümete, siyasilere yönelik bu tür "ilanlı" kampanyalar yürütebilir. Birtakım isteklerde bulunabilir. Sivil toplum kuruluşlarının amacı da budur zaten.
Sorun Başbakan'ın fotoğrafının kullanılmasında. Hem de fotomontaj yoluyla Sakine'nin fotoğrafı eline sıkıştırılmış halde. Avaaz sivil toplum kuruluşu olmasına rağmen, fotoğrafın kullanımından herhangi bir "parasal" çıkar elde etmemesine rağmen, STK kurum olarak bu ilandan "bilinme ve itibar" avantajı elde ettiği için Avaaz, Başbakan'a bir tazminat ödemek zorunda.
Başbakan kişilik hakları bu anlamda koruma altında olmasa önüne gelen sivil toplum kuruluşu izin almadan Başbakan'ın fotoğrafını
iletişim kampanyasında kullanır ki bu durumun ortaya çıkaracağı kakafoniyi düşünmek bile istemiyorum.
Anayasa'nın koruması altında olan çoğu "iletişim"e
dava açan Başbakan'ın avukatları bakalım asıl dava açmaları gereken konuda dava açacaklar mı? Açmaz iseler bu konuda bir "
teamül" oluşur, onu da düşünseler iyi olur.
Çekirgelik
"Yarın yeni bir insan olacağım diyorsan niye bugünden başlamıyorsun?" (Epistos)