Orgeneral İlker Başbuğ, Kara
Kuvvetleri Komutanlığı görevini iki yıl önce, 27
Ağustos 2008 tarihinde Orgeneral
Işık Koşaner’e devrederek
Genelkurmay Başkanı olmuştu.
Koşaner’in bu görevinin süresi yirmi gün kadar sonra, 27 Ağustos 2010 tarihinde doluyor.
Yirmi gün sonra Koşaner beklendiği üzere
Genelkurmay Başkanlığı’na atanırsa, 28 Ağustos’ta bu görevi Orgeneral Başbuğ’dan devralacak. Aksi halde 27 Ağustos’ta
emekli olacak.
Başka türlü söyleyecek olursak, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün 5 Ağustos’ta Koşaner’i
Çankaya Köşkü’ne çağırıp ‘Genelkurmay ve
Kara Kuvvetleri kararnamelerini birlikte imzalama’ niyetini açıkladıktan sonra durum şöyle:
Başbuğ, ya Koşaner ile birlikte
Başbakan Tayyip Erdoğan tarafından ismi çizilen Birinci
Ordu Komutanı Orgeneral
Hasan Iğsız dışında bir ismi hükümete önerecek, ya da
Türk Silahlı Kuvvetleri,
30 Ağustos Zafer Bayramı’nı
Genelkurmay Başkanı ve
Kara Kuvvetleri Komutanı olmadan idrak edebilir.
Tabii hükümet alternatifsiz değil. Yasaya göre, Genelkurmay Başkanı’nın karacı olma zorunluluğu bulunmuyor.
Kıdem sırasına bakıldığında,
Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral
Eşref Uğur Yiğit ve
Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hasan Aksay’ın Genelkurmay Başkanı olmaması için kâğıt üzerinde bir engel yok.
Ya da Başbuğ, Koşaner ile birlikte Iğsız dışında belirleyeceği bir generalin ismini hükümete önerecek, Cumhurbaşkanı Gül’ün onayı durumunda o isim 27 Ağustos günü Kara Kuvvetleri’ni Koşaner’den, Koşaner de 28 Ağustos’ta da Genelkurmay Başkanlığı’nı Başbuğ’dan devralacak.
Masada birden çok seçenek var
Yani, 27 Ağustos’a kadar, Gül’ün onaylayacağı bir Kara Kuvvetleri Komutanı ismi üretilebilirse, sorun çözülmüş sayılacak. Başbakan’ın 6 Ağustos günü Eskişehir’e giderken ‘Ay sonuna kadar’ diye süre telaffuz etmesi altında bu tarih yatıyor.
Ancak üretilemezse kilitlenme olmaması için her türlü hukuki imkân üzerinde duruluyor Ankara’da.
Zaten Başbuğ’un, Erdoğan’ın Iğsız’ı bir seçenek olarak kabul etmeyeceğini gördüğü halde görüşme talebinde bulunması,
Askeri kesimin
çözüm arayışı içinde olduğunu gösteriyor.
Başbakan Erdoğan ile Orgeneral Başbuğ arasında 6 Ağustos gece yarısına doğru yapılan ve bir saat kadar süren toplantı sonrasında ortaya çıkan tablo, Radikal’e bilgi veren üst düzey kaynaklara göre şöyle:
Öncelikle masada birden fazla seçenek var. Şöyle açabiliriz:
Genelkurmay Başkanlığı için hükümet katında da, asker katında da Koşaner dışında isim düşünülmüyor. Ancak Koşaner bu koşullar altında görev almak istemezse, Ankara’da o çok konuşulan emeklilik istemi, ya da
istifa gündeme gelirse hükümetin kendi yasal
yetkisini kullanarak az önce değindiğimiz gibi başka isimler üretmesi söz konusu olabilir.
Hem Gül, hem Erdoğan’ın ‘iki kararname bir arada’ ısrarı sürdürüyor. Böylelikle yeni Genelkurmay Başkanı’nın, kendi onaylarını almayacak bir Kara Kuvvetleri Komutanı zorlamasında bulunmasının önüne geçmek istiyorlar. Dolayısıyla, Kara Kuvvetleri için isim üretilmeden Genelkurmay kararnamesi çıkmayacak.
Komutanlıklarda vekâlet dönemi mi?
Masadaki seçenekler denilince ilk anda isim seçenekleri akla geliyor. Bu çerçevede, Atila Işık’ın emeklilik dilekçesini geri almaya ikna edilmesi, Jandarma Komutanlığı’na atanan Necdet Özel’in Kara Kuvvetleri’ne çekilmesi,
Birinci Ordu Komutanlığı’na atanan (ve o anda o görevi yaptığı için 28 Şubat’ta Sincan’da tankların yürütülmesinden haksız olarak sorumlu tutulan)
Erdal Ceylanoğlu, uzak ihtimal olsa da Eğitim ve Doktrin Komutanlığı’na getirilen
Saldıray Berk de bu seçenekler arasında.
Neticede hükümetin elinde mevcut
generaller arasından isim üretme, Cumhurbaşkanının da atama yetkisi var.
Oysa seçenekler yalnızca isim konusunda geçerli değil. Ankara’da yöntem ve zamanlama seçenekleri üzerinde de duruluyor.
Bu önemli, çünkü isim, yöntem ve zamanlama seçeneklerinin bir arada değerlendirilmesi değişik formüllerin üretilmesine izin veriyor. Bunlardan biri de ‘vekâlet formülü’.
Yani 28 Ağustos’a dek Başbuğ’un resmen başında olduğu askeri kesim, Iğsız dışında isim üretemezse, Başbuğ ve Koşaner’in emeklilikleri ardından komutanlıkların vekâletle yönetilmesi de söz konusu olabilecek.
Bu, daha önce zorunlu haller dışında, örneği görülmemiş bir durum ortaya çıkaracak.
İstanbul 10’uncu Ağır
Ceza Mahkemesi’nin dosyaları Şûra’da görüşülecek bazı subaylar hakkında aldığı
yakalama kararının, Erdoğan-Başbuğ görüşmesine saatler kala kaldırılmış olmasının da yeni bir yasal imkân doğurduğu tartışılıyor. Bir yandan vekâlet aşamasına geçilse bile olağanüstü YAŞ toplayarak yeni atamalar yapmasının mümkün olup olmadığı araştırılıyor.
Yeni
siyaset-asker dengeleri mi?
Ortaya çıkan durum, hükümetin elinin askere göre daha rahat olduğunu gösteriyor.
Bunun başlıca nedeni, şimdiye dek ‘ordudaki
teamül’ uyarınca yürüyen sistemin, Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın yasal yetkilerini tam olarak kullanmamasına dayanması.
Hükümeti tam yetki kullanımına zorlayan unsurun, Genelkurmay İkinci Başkanlığı yaptığı dönemde Orgeneral Iğsız’ın
AK Parti aleyhine bazı yazışma ve toplantılara katılmış olduğuna ilişkin iddialar nedeniyle Şûra’nın başlaması ardından
savcılık ifadesine çağrılması olduğu söylenebilir.
Iğsız hakkında iki hafta kadar sonra emekli olması ardından savcılıkça yakalama kararı çıkarılırsa,
sivil statüde olacağı için Genelkurmay süreçleri işlemeyecek.
Bu durum, Başbuğ başta olmak üzere askeri kesim üzerinde baskılanmaya neden oluyor. Ancak Başbakan ve Cumhurbaşkanının kuvvet komutanı olarak atanacak kişinin onayı üzerinde yasal olarak söz ve yetki sahibi olması, Başbuğ ve kadrolarını zor bir kararın eşiğine getirmiş bulunuyor:
Başbuğ (ve Koşaner), Iğsız dışında bir isim önermeyerek kendi ilkelerinde ısrar etmeleri,
süreç üzerinde askerin söz hakkının tamamen kaybolmasına neden olabilir.
Bu nedenle toplu emekli dilekçesi, ya da toplu istifa gibi (özellikle
PKK ile mücadelenin tırmandığı dönemde ) seçenekler yerine, mevcut yasal zeminde bulunacak çözüm zeminlerini beklemek, özellikle de Erdoğan-Başbuğ baş başa görüşmesi ardından daha gerçekçi.
Erdoğan, acelesi olmadığı gösteriyor. Ama Başbuğ’un da yirmi günün dolmasını beklemeden Koşaner’in Genelkurmay Başkanlığı altında çalışacak Kara Kuvvetleri Komutanı ismini Erdoğan’a önereceği kestirilebilir.