Eski
rüyalarımı, karanlık bir mahzene attım.
Yeni bir rüya anlattım kendime.
Profesyonel
yardım almadan, el yordamıyla kurguladım.
Tamamen doğaçlama bir
tasarım...
İnception’ı izledim ve uykuya yatıyorum.
Bakalım, prova ettiğim rüyayı görebilecek miyim?
***
Psikanalizciler, eski rüyaları karıştırmayı sever.
Kâbus, bilinçaltının mahrem mahzenlerine açılan kapıdır, onlar için.
Psikolojik çözümlemeye oradan başlarlar.
Kâbuslar, haberci rüyalar...Jung ekolünün
soğuk ve karanlık yeraltı laboratuvarıdır.
Karmaşık sembollerin izini sürerler, o izbe labirentlerde.
Bilinçaltının derinliklerinden gelen kodlanmış uyarı mesajlarıdır, aradıkları.
Deşifre etmeye çalışırlar.
Rüya değiştirmeye karşıdırlar, çünkü şifrelerin silinmesini istemezler.
Bir psikinalizcinin eline düşerseniz, kabuslarınız sona ermez yani.
Oysa nöro-psikolojinin son keşifleri, rüya sembolizmine de, rüya tabirlerine de itibar etmiyor artık.
Eskinin tabirci psikiyatristleri, şimdi rüya tasarımcısı oldu.
Terapiyle rüya değiştiriyorlar.
Rüya provası yaptırıyorlar,
kabuslarından kurtulmaya gelen
hastaya.
Yeni bir rüya anlatmasını istiyorlar; huzur bulacağı türden bir rüya.
Uyanık bilincin düşlediği
yarı-gerçek bir kısa metraj çalışması gibi...
3-5 seansta, kendi tasarımı olan rüya aleminde dolaşmaya başlıyor, hasta.
***
Inception, pek çok açıdan ilham verici bir film.
Rüyasına girdikleri bilinçlerden fikir çalıp, yeni fikirler eken bir şebekenin hikayesi...
Leonardo DiCaprio, düş hırsızlığının hakkını veriyor.
Uçuk bir bilim-kurgu masalı sanmayın fakat, rüya tasarlama işini.
Kabuslarla uyanmaktan muzdarip hastalara uygulanan bilimsel bir terapi, bugün.
Gelecek tasarımı da, bir rüya provası değil midir zaten?
Bundan 40 yıl evvel yeni bir rüya anlatmıştı, Martin Luther King.
Siyahlar ve beyazlar için kurduğu ortak bir düş.
‘’Bir rüyam var’’ demişti...
‘’Gün gelecek, eski
kölelerin evlatlarıyla eski köle sahiplerinin evlatları, Georgia’nın kızıl tepelerinde kardeşlik sofrasına birlikte oturacaklar...
Bir üyam var; gün gelecek
Mississippi Eyaleti bile,
adaletsizliğin ve baskıların sıcağıyla bunalıp çölleşmiş olan o eyalet bile, bir
özgürlük ve adalet vahasına dönüşecek...
İşte o gün Tanrı’nın bütün çocukları, yepyeni bir anlamla söyleyecek bu ilahiyi:
...Atalarının öldüğü
toprak burası/Hacıların gururu olan toprak/ Her bir dağın yamacından/Özgürlük yankılanacak...’’
Rüyasında, Obama’yı görüyordu.
Ve o rüya gerçek oldu; Beyaz Saray’da siyahi bir başkan oturuyor bugün.
***
Beğenmiyorsanız, bulunduğunuz rüyadan gidin siz de.
Mümkün olduğunu biliyorsunuz...
Başka bir düşe girin.
Ama yanınızda kimleri istiyorsanız, aynı rüyaya yatmanız şart!...