Son yıllarda
İsrail-
Lübnan sınırında meydana gelen çatışmalarda başrolü
Hizbullah oynuyordu. Nitekim 2006 yılındaki İkinci Lübnan Savaşı da Hizbullah'ın sınırda İsrail ordusu ile çatışması ve bu sırada İsrailli askerleri kaçırmasından dolayı çıkmıştı.
Ne var ki, bu durum bu hafta salı günü vuku bulan çok ciddi bir çatışma sonucu değişmiş bulunuyor; zira son yıllarda İsrail ordusu ile sınırda karşı karşıya gelmekten ve çatışmaya girmekten kaçınan Lübnan ordusu, tavır değiştirerek İsrail ordusu ile çatışmaya girmiş, sınırı korumaya kararlı olduğunu açıkça ortaya koymuş oluyor.
Söz konusu çatışma, İsrail ordusunun sınırda kendi tarafında bulunan
ağaçları görüş alanını kapadığı gerekçesiyle budamaya kalkışması üzerine patlak vermiş, sonuçta buna karşı çıkan Lübnan askerlerinin İsrail askerlerine ateş açıp ikisini öldürmesiyle tırmanmış, buna karşılık veren İsrail tank ve topçularının üç Lübnan askeri ve bir gazeteciyi öldürmeleriyle şimdilik sona ermiş görünüyor.
İsrail askerlerine ateş, bölgede konuşlu Lübnan ordusunun 9. Tugayı'ndaki askerler tarafından açılmış bulunuyor. İsrail'e göre, bu ateş hiçbir haklı sebebe dayanmayan bir
keskin nişancı ateşi olarak niteleniyor ve
tugay komutanının bu yüzden Lübnan hükümeti tarafından cezalandırılması gerekiyor. Nitekim, haberlerde, İsrail'in bu konuda Lübnan hükümetine bir ültimatom vererek komutanın görevden alınmasını, askerî mahkemede yargılanmasını talep ettiği bildiriliyor. İsrail'e göre bu komutan Şii ve Hizbullah'a yakın birisi. Esasen bazı kaynaklar Lübnan ordusunun yüzde 60 oranında Şii olduğunu ve önemli komuta mevkilerinin Hizbullah'a yakın komutanların elinde olduğunu söylüyorlar. Şüphesiz bunlar söylenti; bunların gerçeği ne kadar yansıttığı ise bizi aşan, ciddi ve kapsamlı araştırma gerektiren konular.
Yeniden çatışma olayına dönersek; bunun, İsrail-Lübnan askerî dengeleri bakımından son derece önemli bir aşamayı, belki de önemli bir dönüm noktasını teşkil ettiğini söyleyebiliriz.
Bu her şeyden önce başta da söylediğimiz gibi Lübnan ordusunun bundan böyle İsrail ordusu ile karşı karşıya gelmekten çekinmeyeceğini açıkça gösteriyor. İkincisi, İsrail'in caydırma ateşine karşılık ordunun bundan etkilenmediği ve etkilenmeyeceği, bu ateş karşısında çatışmadan vazgeçmediğini, geçmeyeceğini gösteriyor; zira İsrail'in bu tugay mevzilerine karşı açtığı ağır tank, top ve helikopter ateşinin tugayı durdurmaya yetmediği anlaşılmış bulunuyor. Üçüncüsü, tugayın ağaç budamaya giden İsrail askerlerini hazırlıksız ve tedbirsiz bir şekilde ateş altına aldığı, hatta bu hareketini İsrail sınır istihbarat birimlerinden saklı tutmayı başardığı, kısacası bunları aldattığı da ortaya çıkmış bulunuyor.
Lübnan ordusunun bu yeni ve kararlı tavrına kızan İsrail de bu vesileyle Lübnan ordusuna
yardım eden, bu orduyu donatmaya çalışan Amerika'ya da birtakım eleştiriler yöneltmiş bulunuyor. Bu bapta, İsrail'in
Washington Büyükelçisi Michael Oren, bir konferansta Lübnan ordusu ile Hizbullah arasındaki ayrımın gittikçe gölgeli hale geldiğini, Amerika'nın Lübnan ordusuna vermekte olduğu
modern silahların Hizbullah'ın eline geçebileceğinden bahisle Amerika'yı imaen uyarıyor. Ancak,
Amerikan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü P.J. Crowley buna cevaben 'Olay, Lübnan hükümetine verdiğimiz desteği değiştirmeyecektir. Biz İsrail'in güvenliğine bağlıyız; ama aynı zamanda Lübnan'ın egemenliğine de bağlıyız.' diyor.
Bütün bunlardan İsrail bundan böyle güneyde sadece Hizbullah kuvvetleriyle karşı karşıya gelmeyeceği, bundan böyle yeni bir kararlılık sergileyen Lübnan ordusunu da herhangi bir ihtilafta karşısında göreceği anlaşılıyor. Bu da şüphesiz İsrail bakımından dikkate alınması gereken yeni bir gerçek olarak tezahür ediyor.
Bugün burada anlattığımız son olay şimdilik yatışmış, daha ileriye gitmemiş bulunuyor. Ancak, ileride muhtemel başka olayların çıkması halinde ne olur, tahmin etmek çok zor. Bu bakımdan İsrail-Lübnan sınırına dikkat etmek gerekiyor; zira bugünden göründüğü kadarıyla burada artık yeni bir gerçek var: Kararlı ve İsrail'e karşı koymaya hazır bir Lübnan ordusu...