Galatasaray’ın konsantrasyonunun çok düşük olduğu, bazı futbolcuların bedenen sahada gözükmelerine rağmen ruhen
Belgrad uçağına bile binmediği garip bir gündü. Bir maç içinde birkaç ayrı maç oynanmışçasına kopuk kopuk performanslar sergilendi, hemen hemen tüm oyuncular 90 dakikanın yarısını (aktif bile değil) pasif dinlenmeyle geçirdiler.
Belgrad’da dinlenmeyen tek adamsa Kewell’dı.
Afrika travması büyücüye yaramış gibi, Galatasaray’a bugüne kadar oynadığı 65 maçtan fazlasını vermeye kararlı dönmüş. Tam konsantrasyon, tam arzuyla sahadaydı; zaten onun sağlığı da yerindeyse sanatını icra etmesi için başka bir engel kalmıyor.
* * *
Maçta Kewell’dan başka akılda kalan en önemli detaysa, hücumda ve
savunmadaki duran top kareleriydi. Belli ki, geçen haftaki Ali
Sami Yen travması sonrası
Rijkaard ve oyuncular, bu konuda bolca konuşup çalışmışlar. İlk yarının ortalarında ceza yayı üzerine yerden pas olarak kullanılan duran top başarıyla sonuçlandırılamadı; ama
Baros, Pino, Kewell,
Arda gibi akıllı oyuncular bir arada bu
takımın içinde olduklarında bu işlerin deneneceğinin/yapılabileceğinin sinyallerini verdi.
Rakibin duran toplarında da takımın konsantrasyonu nispeten daha yüksekti, bir frikik öncesi Cana’nın arkadaşlarına “konuşun” işareti yaptığı da gözlemlendi. Gerçi yine gol yendi, yine hatalar yapıldı ama Türk ekiplerindeki bazı kronik arızaların takımsal değil bireysel çalışma eksikliğinden kaynaklandığını da unutmamak gerek.
* * *
Birkaç ay önce bir organizasyon vesilesiyle Prekazi’yle uzun uzun sohbet etme şansını yakalamıştım. Ona “Senin gibi frikik atmayı bana öğretebilir misin?” diye sordum. O da kendinden çok emin bir şekilde “Evet” dedi, “Beni iyi dinler ve benimle yeterince çalışırsan, benim gibi frikik atabilirsin!”
Tabii ki, Prekazi gibi frikik atmak bir hayal, tabii ki bunu benim yapmam saçma bir
rüya... Ama bu öyküyü anlatma nedenim şu; yetenek tamam, ama futbolda öğrenilerek geliştirilebilecek binlerce özellik var. Lyon, Sonny Anderson’u forvet hocası olarak görevlendirirken,
teknik direktörü Puel’in yetersiz olduğunu düşünmüyordu. Ama Anderson’un forvet oyuncularına öğretebilecek özel bir şeyleri olduğuna inanıyorlardı, idman sonrası kişisel olarak gelişmek isteyen santrforlarına böyle bir imkân sundular.
Prekazi’nin
Serdar Özkan’la orta yapma üzerine çalıştığını düşünebiliyor musunuz? Ya da Popescu’nun Servet’le duran toplarda pozisyon alma üzerine konuştuğunu? Belki bugün bize ütopik geliyor. Ama 3-5 yıl içinde her takım, teknik direktörünün yanında bir savunma, bir orta saha, bir forvet hocası konuşlandırırsa şaşırmayın.