Muamma dolu Ahmedinejad suikasti... Emekli
Koramiral Atilla Kıyat’ın, terörü bitirmek için 1993-1997 yılları arasında
faili meçhul cinayetlerin emir-komuta zinciri içinde gerçekleştirildiğini söylemesi...
İsrail’in MİT Başkanı ile ilgili iddialarında ısrar etmesi...
Afyon Orduevi’nden para çekmek için çıktığında yakalanan
Balyoz sanığının mahkemece tutuklanması...
Hakkında “yakalama” emri olan diğerlerinin ise firari durumunun devamı...
Tunceli Belediyesinin
hizmet binasına bırakılan
patlayıcı madde...
Her biri başlı başına ağırlıklı konular...
Ama gün boyu YAŞ hepsini gölgede bıraktı.
***
Demokratik
ülkelerde askeri personelin atama işlemleri, Sular İdaresi’nden farklı değildir, kimsenin de gündeminde yer almaz...
Çünkü orada
bürokrasi “silahlı da olsa, silahsız da olsa”
sivil iktidarın denetimindedir.
Bizde ise her
Ağustos, gündemin tepesine oturur.
Neden?
Askeri
Cumhuriyet olduğumuz için...
***
Tartışılan ve
kriz diye sunulan konu, aslında akıllara ziyan...
Kuvvet Komutanlıklarına atamanın nasıl yapılacağı, Subay ve Ast
subay Atama Yönetmeliği’nin 13`üncü maddesinin c fıkrasında belirtilmiş.
Teklifi
Genelkurmay Başkanı yapıyor...
Milli Savunma Bakanı’nın bu
teklifi inha etmesi yani
Genelkurmay Başkanı’nın teklif ettiği kişiyi bu göreve layık görmesi ve atama kararnamesi hazırlamasının ardından...
Bu kararnamenin başbakanca da uygun görülüp imzalanması, en nihayetinde de Cumhurbaşkanının onaylaması gerekir.
Kısacası YAŞ’ın kuvvet komutanı atamalarında bir yetkisi yok...
Peki askerler neye direniyor?
Yasaya...
Hükümete...
Demokrasiye...
Halk iradesine...
Direnen kim ise, yalnızca görevden alınmayı değil, yargılanmayı da hak etmekte.
***
Askerlerin
yasaya direnmesi kadar vahim bir başka gelişme ise yasa kadar
demokrasiden de bihaber gözüken
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun demeci...
“Siyaset, terfilere burnunu sokmasın” diye buyurması... Siyaset, terfilere karışmasın,
darbecilikle suçlananlara yol versin...
Bunu, ana muhalefet partisinin söylediği sözüm ona parlamenter bir rejimde, askerler hükümetin yasal yetkisine
itiraz eder, medya da bunu “kriz” diye sunar.
***
Silahlı bürokrasi yönetiminin yasa tanımaz tavrını, eski
Kuzey Deniz Saha Komutanı
emekli Koramiral Atilla Kıyat’ın bir önceki gece televizyonda söyledikleriyle birlikte yorumlamak gerekir...
Kıyat, 1993-1997 yılları arasında
terörle mücadele adı altında işlenen faili meçhul cinayetlerin bir devlet politikası olduğunu, o dönem yüzbaşı ve
üsteğmen rütbesinde olan kişilerin emir üzerine bu cinayetleri işlediklerini söyledi...
Cinayetin “devlet politikası” olduğu bir hukuk devleti duydunuz mu?
***
YAŞ’ın istediği olur ise ne olacak?
Demokrasiye karşı asimetrik
psikolojik savaş yürütmek için militarizmin emrinde internet sitelerini kuranlar...
Hoşlanmadığı siyasal iktidarlara karşı darbe yapmaya yeltenenler...
Yargı süreci göz ardı edilerek rütbe alacak.
Hükümet kendini devirmek için faaliyet gösterdiği iddiasından yargılananlarla yan yana oturacak... Ve sanıkların emrinde silahlı kuvvet olacak...
Olup biteni AB üyesi bir ülke vatandaşına tercüme etmeğe kalksak, aklından zoru olan birinin konuştuğunu sanır...
O kadar abuk sabuk ve demokrasilerde yeri olmayan bir durumu konuşuyoruz...
***
Kendi işini yapmakta son derece başarısız...
Ama
siyasete müdahalede son derece iştahlı...
Şaibeler ve çok ciddi iddialar karşısında duyarsız...
Ama yasalara direnmekte fütursuz bir orduyla
Türkiye nereye kadar gidebilir ki?
***
Askeriye yasaya direniyor ise yapılacak iş direneni görevden alıp yargılamak...
Yerlerine de acilen atama yapmak.
Bürokratlar için yapılacak olan icraat açık...
Askeri direnişi doğru bulan Ana Muhalefet liderine gelince, ona da gerekeni siyaseten
halk yapar...
Halk iradesine
posta koyan bir askeri tavrı desteklemenin, demokrasi ile ilgisi olmadığını ilk fırsatta sandıkta söyler...