"Olay göründüğü kadar yalın değil" Bu sözün sahibi İçişleri Bakanı Beşir
Atalay.
Dün Ankara'da bir toplantıda söyledi. Hatırlatalım, bu sözün sahibine bağlı iki istihbarat kuruluşu var. Yani somut bilgi ve bulgulara dayanmasa Atalay böyle bir ifade kullanmazdı.
Kaldı ki son üç gün içerisinde basına yansıyan bilgiler de ortalama TV izleyicisinde bile bu tip bir kanaati oluşturdu. Çünkü
İnegöl ve
Dörtyol saldırıları 'ilginçlikler' içeriyor.
Saldırıda kullanılan
araç, aracın gasbediliş şekli
şüpheli. Kaldı ki aracın sahibi Bestami Kılınç'la ilgili '
jandarma haber elemanı' olduğu iddiaları var. Basına yaptığı açıklamalar da çelişkili.
Kılınç, jandarma istihbarat elemanları ile görüşmesini 'normal' olarak tanımlıyor. Hatta iddiasına göre bu istihbaratçıları herkes tanırmış. Yaylaya giderken de yolda karşılaşmış.
Oysa Jandarma
raporu Kılınç'ın işyerinde bir görüşme olduğunu belirtiyor. Hatta oraya giderken kullanılan kamyonetin modelini, görüşmenin saatini bile kayda geçmiş rapor. Kılınç'ın teröristlerden kurtulduktan sonra ki tavırları da biraz şüpheli. Kime gitti, kimleri aradı, teröristlerle ilgili nasıl bir eşkâl verdi net değil.
İlginç noktalardan birisi de şu. Dörtyol olayında merkeze oturmuş bir '
sivil giyimli üç kişi' var. Bestami Kılınç'la görüşmeye gelen istihbarat personeli 'sivil üç kişi.' Eylemi gerçekleştiren teröristler 'sivil üç kişi.'
Ters yöne girip polisin dur ihtarına uymayan ve sonrasında yakalanan Broadway'dekiler de 'sivil üç kişi.' Bu arada polisin saldırıda kullanılan Passat'ı bulup, teröristlerin peşine düşeceği anda karakolun ablukaya alınması ve teröristleri kovalayacak polislerin karakolu kollamak için geriye dönmek zorunda kalmaları da ilginç bir tesadüf olarak kayıtlara girdi.
Bu noktada hafızaları biraz tazeleyelim. Çünkü İnegöl ve Dörtyol olayları, bu işin en yetkili ismi Atalay'ın ifadesiyle 'Göründüğü kadar yalın değil!'
Ne tesadüftür ki son 5 yılda yaşanan bu tip her olayda bir '
JİTEM' ya da 'Jandarma muhbiri' var.
Dörtyol'da Bestami Kılınç'la görüşmeye giden, Kılınç kurtulduktan sonra ilk teması kuran Jandarma istihbarat personeli. Olaylar çıktıktan sonra halkı galeyana getirdiği için gözaltına alınan Ahmet Büyük, kendini MİT personeli tanıtsa da jandarma uzman
çavuş çıkıyor.
Geriye doğru gidersek; Edirne'de
DHKP-C üyesi olduğu iddiasıyla 5 öğrencinin tutuklanmasıyla başlayan ve günlerce gerginliklerin yaşanmasına neden olan olayda da istihbaratçıların izi vardı.
Yine
Demokratik Açılım ve Erdoğan-Obama görüşmesini sabote etmeye yönelik
Tokat Reşadiye saldırısında da soru işaretleri vardı. Sazak Köyü kırsalında 7 askerin şehit edildiği olayda Gökköy muhtarının bazı bilgileri örgütle irtibatlı kişilere verdiği tespit edilmişti.
Ayrıca
Hrant Dink cinayetinin azmettiricisi olduğu iddiasıyla tutuklanan Yasin Hayal'in de jandarma muhbiri olduğu ortaya çıkmıştı.
Nihayetinde
Şemdinli olaylarında da işin içinden yine jandarma muhbirleri çıkmıştı.
Malatya Zirve Cinayeti hadisesinde bir
takım tuhaf ilişkiler ortaya çıkmıştı.
Yani, bu tip toplumsal olayların başlangıç aşamasında nedense bir yerden 'jandarma muhbiri' ifadesi önümüze çıkıyor.
Aslında soru işaretlerinin büyüğü bu tip provokasyonlarla
Özel Kuvvetler Komutanlığı'nın konuşlandığı illerin gazeteci tabiriyle 'pişti olması.'
Çünkü 2007'ye kadar
Türkiye genelinde 12 ilde teşkilatlı bulunan ÖKK'lar bugünlerde adı çokça anılan dönemin
Genelkurmay Başkanı
Yaşar Büyükanıt döneminde 24'e çıkarılmak istenmişti. İlginç noktalardan birisi de şu ki yeni kurulan ÖKK başkanlıkları arasında
Hatay ve
Bursa da var. İnegöl'de 2007'de Hatay'da ise 2009'da kurulmuş ÖKK.
İrtica ile Mücadele Eylem Planı'nın uygulamaya konduğu iddia edilen Erzincan'da ise 2009'da hayata geçti.
Bütün bu veriler ışığında tekrar Atalay'ın ifadesini hatırlayalım: "Hatay olayları göründüğü kadar yalın değil!"
Bu tür ilginç bağlantıları ortaya dökerken şunu demiyoruz: "Zinhar bu ülkede
Kürt-Türk kavgası çıkmaz, bunlar
komplo." Maalesef bu ülkede Kürt-Türk kavgası en esaslısından çıkar. Bunun için uygun zemin var. Üstelik de silahlar sustuğu zaman özellikle de 'toplumsal rehabilitasyon' üzerinde çalışmamız gerekecek.
Aslında yaşadığımız bu olaylar da
sürpriz değil. Yaz başından bu yana biz de yazdık, bu konuya duyarlı kalemler de ısrarla gündeme getirdi.
Referandumda '
evet' çıkmasını istemeyen geniş bir
koalisyon var. Bu süreçte her türlü provokasyon, saldırı ve Osman Baydemir'in yaptığı gibi densiz ve seviyesiz açıklamalar gelecektir.