Hatay'ın
Dörtyol İlçesi'nde dört polisin öldürülmesiyle başlayan olayların öncesinde yaşananlar hiç de görmezlikten gelinecek gibi değil.
Araştırma derinleştirilirse neler çıkacağını göreceğiz ama şu andaki bilgiler bile şüpheyi aşan bulgular içeriyor.
Çünkü olayda birden fazla karanlık nokta var.
Polis katliamda kullanılan arabanın sahibi MHP Payas Belediye
Meclis üyesi
Bestami Kılıç, olayı önce şöyle anlatıyordu:
"
Maden ocağından ayrıldıktan sonra 5 kişi otomobilimi durdurup
gasp etti. Hepsi silahlıydı. Beni ormana götürdüler. 2'si benimle kaldı. 3'ü arabayı alıp gitti."
Bu anlatımda ilk bakışta bir sorun yok.
Arabası gasp edilen biri, olayın nasıl gerçekleştiğini anlatıyor. Ancak olayın öncesinde yaşananlar ortaya çıkınca işin rengi değişti.
Peki, ne olmuştu öncesinde?
Öncesini son yıllarda yazdığı haberlerle
gündem belirleyen
Taraf muhabiri Mehmet
Baransu anlatıyor.
Baransu'ya göre Hatay İl Jandarma Komutanlığı'nın hazırladığı raporda; "Biri Jandarma
İstihbarat Şube'de görevli Astsubay, ikisi
Uzman Çavuş üç görevlinin Kılıç'a ait Kozludere yakınlarındaki maden ocağına giderek (aynı gün) saat 14.00-14.30 arası kendisiyle görüştükleri" bilgisi yer alıyor.
Bu kafa karıştıran bilgiler ortaya çıkınca ister istemez şu birkaç sorunun cevabı da merak ediliyor. Acaba üç Jandarma istihbarat personeli Bestami Kılıç'la niçin ve ne görüştü?
Görev emirleri var mıydı?
Bu görüşmeden kısa bir süre sonra Kılıç'ın rehin alınması bir tesadüf müydü?
O rehin alınırken, istihbaratçılar neredeydi?
Aslında bu soruları uzatmak mümkün...
Ancak bu olay bana 70'li yıllarda karşılaştığımız Kontrgerilla'yla
sivillerin ilişkisini hatırlattı.
1978'de
Bülent Ecevit başbakan olarak Sarıkamış'ı ziyaret ettiğinde
Tümgeneral Sabri
Yirmibeşoğlu ile Orduevi'nde bir yemek yedi.
Yemekte Özel
Harp Dairesi hakkında bilgi almak istedi. Çünkü, kendisine de
Çiğli Havaalanı'nda suikast yapılan Ecevit, o günlerde Özel Harp'a bağlı sivillerin toplumsal olaylarda yer aldığından şüpheleniyordu. Bu şüphesini Yirmibeşoğlu'na iletince şu cevabı aldı:
"Kuşkularınız yersiz"
Bunun üzerine Ecevit, şu soruyu sordu:
"Farz-ı muhal, buradaki MHP il başkanı, aynı zamanda
Özel Harp Dairesi'nin sivil uzantısındaki gizli elemanlardan biri olamaz mı?"
Yirmibeşoğlu, kendinden emindi:
"Evet, öyledir ama kendisi çok güvenilir, vatansever bir arkadaşımızdır."
MHP yönetimi 12
Eylül darbesiyle hesaplaşmaya girer girmez o ayrı bir konu ama ortaya çıkan bu gerçeği göz ardı etmeyip mutlaka araştırmalı.
'
Erbakan'ın eli uğurludur'
Saadet Partisi'nde sular durulmuyor. 11 Temmuz kongresinden yaralı çıkan
Numan Kurtulmuş'u yere düşürmek için "Milli Görüş"ün kurucusu Erbakan ve Ak Saçlılar grubu ellerinden geleni esirgemiyor.
Olağanüstü kongre isteyerek Kurtulmuş'u bir kaşık suda boğmak istiyorlar.
Bunun böyle olacağı Erbakan'ın salona gelmesinden belliydi.
Kongre salonundayken
protokol sıralarını dolduran o Aksaçlılar grubunu uzun uzun izledim.
Erbakan 83 yaşındaydı. Ayakta zor duruyordu.
Yanındaki
Recai Kutan, Şevket
Kazan,
Oğuzhan Asiltürk, Fehim Adak da ondan 3 veya 5 yaş küçüktü.
Yani hepsi 75 yaşın üzerindeydi...
Bu manzarayı görünce, "Bu ne hırs?" demekten kendimi alamadım. Saadet Partisi'ni, Demirel'in DP'yi alması gibi geri alsalar da sonuç değişmeyecek.
Yeni Türkiye'nin siyasi aktörü onlar değil,
Numan Kurtulmuş olacak.
Erbakan ve çevresinin bu girişimini sorduğum deneyimli bir siyasetçi şöyle diyordu:
"Erbakan'ın eli uğurludur. Baksanıza daha önce bir başbakan çıkardı. Şimdi de yeni bir lider yaratıyor. İnsanların hırsı aklının önüne geçerse böyle oluyor..."
Peki, kongre ne zaman olur?
Kongre
12 Eylül referandumundan sonra olur ama o zamana kadar siyasette çok şey değişebilir.