Milli
İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) hükümet yetkilileri v
e devlet görevlilerini
Kürt açılımının iyi idare edilememesi durumunda
PKK’nın çatışmaları şehirlere ve
halk arasına yaygınlaştırabileceği konusunda uyardığı ortaya çıktı.
Üst düzey kaynaklardan alınan bilgiye göre, eski
MİT Müsteşarı Emre
Taner bu uyarısını yalnız
Başbakan Tayyip Erdoğan,
Genelkurmay Başkanı
Orgeneral İlker Başbuğ ve dar
terörle mücadele toplantılarında değil, basına kapalı olmasına karşın daha geniş toplantılarda da yaptı.
Kaynaklar buna örnek olarak 4-8 Ocak tarihlerinde Ankara’da yapılan
Dışişleri Bakanlığı
Büyükelçiler Konferansı’nı veriyor.
‘Demokrasi,
Güvenlik ve İstikrar: Dünyada ve Türk Dış Politikasında 2010’a Bakış” adı altında bu yıl ikincisi yapılan konferansın ‘Terörle mücadele, demokratik açılım ve dış yansımaları’ bölümünde
bir konuşma yapan dönemin MİT Müsteşarı Taner’in büyükelçilere bugün Türkiye’nin değişik şehirlerinde yaşanan manzarayı, kötü durum senaryosu olarak sunduğu, konferansa katılan kaynaklar tarafından Radikal’e teyit edildi.
Görevini mayıs ayında Hakan Fidan’a devrederek
emekli olan Taner, MİT Müsteşarı sıfatıyla
Kürt
açılımı olarak bilinen sürecin en önemli isimlerinden biriydi. Taner,
Iraklı Kürt lider Mesud
Barzani ile yıllara dayanan irti
batı sayesinde PKK’nın Irak’ta etkisiz hale getirilebilmesi için defalarca Irak Kürt bölgesine giderek temaslarda bulunmuş,
İmralı Cezaevi’nde PKK lideri Abdullah
Öcalan ile de görüştüğü bildirilmişti.
Eski MİT Müsteşarı Taner, Türk gizli servisinin özellikle
terörle mücadele ve stratejik ihtiyaçlar doğrultusunda daha etkin hale getirilmesi için reformdan geçirilmesini de savunmuş, bu amaçla MİT Müsteşarlığı’ndaki görevleri de yeniden düzenlemişti.
Taner’in Türkiye’nin yurtdışında görev yapan tüm büyükelçileri ile Merkez’de görev yapan
kilit personele verdiği basına kapalı konferansta, bu kötü durum senaryosunun Kürt açılımının iyi idare edilemediği eleştirisini örtülü yoldan dile getirdiği bugünkü gelişmelere bakılarak anlaşılabiliyor.
Durum, hafifsenmeyecek ciddiyette
Başbakan Tayyip Erdoğan dün Balıkesir’de yaptığı konuşmada ‘Terör bizim iktidardan gitmemizle bitecekse, gideriz’ mealinde bir konuşma yaptı.
Ülkeyi sekiz yıla yakındır yöneten güçlü bir Başbakan, insanlara umut aşılamayı amaçladığı bir
referandum kampanyası öncesinde durumu anlatmak için iktidardan gitme ihtimalinden söz ediyorsa, o durum gerçekten ciddi demektir.
İçişleri Bakanı Beşir
Atalay ve kendisi de
Hatay milletvekili olan
Adalet Bakanı Sadullah Ergin, mutlaka halkın tansiyonunu düşürmek amacıyla da olsa, durumu hafifseme eğiliminde açıklamalar yapıyorlar. Eğer (
İnegöl gibi) sakin bir batı ilçesinde, varsıl sayılacak (
Dörtyol gibi) bir güney ilçesinde sıradan olaylar, kısa sürede etnik niteliğe bürünen çatışma ortamına dönüşüyorsa, sokaktaki aktörler arasında
sarhoş amigolar da olsa, ona basit
asayiş olayı gözüyle bakılamaz.
Dün
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı
Hüseyin Çelik, bir gün önce Hatay’a alınmayan BDP heyeti hakkında, ‘Tabii ki gidebilirler, ama birkaç gün sonra gitseler daha iyi olurdu’ deyince, BDP’lilerden ‘Nereye, ne zaman gideceğimizi bize hükümet söyleyemez’ türünden yanıtlar aldı.
Aradan birkaç saat geçti, bu kez
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, olayları yerinde incelemek isteyen MHP heyetini ‘Gitmese daha iyi olacağı’ konusunda uyardı.
Başka türlü söyleyelim: Başbakan hafta sonu Hatay’da referandum için
propaganda konuşması yapmaya gidecek. Ama öncesinde çıkan olaylar nedeniyle Meclis’te grubu bulunan iki partinin üyelerinin oraya gitmesini istemiyor.
Üstelik bu partiler, Başbakan Erdoğan’ın ‘Terörle mücadele’ konusunda görüşmek istemediği iki parti.
Bu tutumun da ortadaki sorunun ciddiyetini hafifsememek değil mi?
Kürt açılımının, en azından ilk turda başarıya ulaşmamasının bir nedeni de onun AK Parti
projesi olarak algılanmasına neden olan bu tür davranışlar değil miydi?
Şimdi hükümet ikinci tura başlamak istiyor, en azından öyle görünüyor. Başbakan Erdoğan’ın
CHP lideri
Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşmesi bu yönde iyimserliğe yol açtı.
Ancak eski MİT Müsteşarı’nın aylar öncesinde öngördüğü olaylar karşısında izlenen çizgi,
yapılan hatalardan
ders çıkarıldığı konusunda soru işaretlerine yol açıyor.