Bingöl bir yana düşer, 12
Eylül Anayasası bir yana.
Kenan
Evren ne kadar ‘
Hayır’sa, Bingöl de o kadar ‘Evet’tir işte.
Biri
darbe rejimiyle özdeş, öteki
demokrasi talebiyle.
Şimdi, ‘Evet’ cephesinin sembolü haline geliyor bu şehir.
Başbakan Erdoğan,
referandum kampanyasını başlatmak için Bingöl’ü seçti, bu yüzden.
Memleketim diye söylemiyorum; zor zamanda hak edilmiş büyük
bir itibar.
Davetli diğer meslektaşlarla birlikte, ben de yerinde izledim dünkü mitingi.
İlk izlenimim şudur;
Bingöl, demokrasi şampiyonluğu ünvanını korumakta kararlı görünüyor.
Meydandan, ‘Ölümüne Evet’ sloganları yükseliyordu.
Önümüzdeki halkoylamasında, yeni bir
rekor kırılabilir bu şehirde.
***
Geçen seneydi; darbe anayasasının oylandığı göstermelik referandumun yıldönümü...
Genç Siviller, adının başına ‘Cesur’ ünvanını eklemeyi önerdi.
Bir hakkın sahibine geç kalınmış iadesi, diyelim.
Şehrin girişine, temsili bir ‘Cesurbingöl’ tabelası bile astılar.
Maraş nasıl
Kahraman, Antep nasıl
Gazi,
Urfa nasıl Şanlı ise, Bingöl de Cesur’du.
Neden olmasın?
7
Kasım 1982’de, Evren Paşa’nın dayattığı anayasaya en çok oyla ‘Hayır’ demiş bir yer burası.
Yüzde 91.4 ile kabul edilen anayasaya, kahiren ret oyu vermiş bir şehir.
‘Hayır’ kampanyasının
yasak olduğu zamanda, sandıktan çıkan yüzde 8.6’lık ‘Hayır’ın
aslan payı buraya ait.
Kemalettin Kamu’nun
çobanlarıyla meşhur ettiği
belde...
Bingöl Çobanları’nın işine
bakın siz!
O şiire de yeni bir başlık lazım, bu durumda.
Bence, ‘Cesur Bingöl Çobanları’ olsun.
“...Okuma yok, yazma yok, bilmeyiz eski yeni
Kuzular bize söyler yılların geçtiğini
Arzu, başlarımızdan yıldızlar
gibi yüksek
Önümüzde bir sürü, yanımızda
bir köpek
Dolaştırıp dururuz aynı daussılayı
Anam bir yaz gecesi doğurmuş beni burda
Bu çamlıkta söylemiş son sözlerini babam
Şu karşıki bayırda verdim kuzuyu kurda
‘Suna’mın başka köye gelin gittiği
akşam
Gün biter, sürü yatar ve sararsan
bir ayla
Çoban hicranlarını basar bağrına
yayla
-Kuru bir
yaprak gibi kalbini eline al-
Diye hıçkırır kaval:
Bir çoban parçasısın, olmasan bile
koyun
Daima eğeceksin başkalarına
boyun
Hülyana karışmasın ne şehir, ne de çarşı
Yamaçlarda her akşam batan
güneşe karşı
Uçan kuşları düşün, geçen kervanları an
Mademki kara bahtın adını
koydu çoban!”
***
Bingöl, eski Bingöl!... Sürpriz yok, değişiklik yok,
yerli yerinde duruyor mihrap.
Kavurucu güneş altında hınca hınç doluydu, miting meydanı.
‘Çoban demokrasisi’ni beğenmeyenler olduğunu biliyorum.
Yine de, ne varsa çobanlarda var.
Demokrasiyi halka emanet edin, gerisini düşünmeyin.
En azından, gözünüz
arkada kalmaz.
Kılıçdaroğlu kaytarıyor mu?
Kemal Kılıçdaroğlu’nun, en son ne dediğini duydunuz mu?
Konu, TSK İç Hizmet Kanunu’ndaki 35. maddenin kaldırılması...
“Başbakan yasal
düzenleme için bizim arkamıza sığınıp, beklemesin. Meclis’te çoğunluğu var...Teklifi hazırlayıp getirsinler Meclis’e, biz de gelip
destek verelim” diyor.
Dün,
Elazığ Valiliği’ndeki sohbette, bu sözlerden yola çıkarak şunu sordum Başbakan’a:
Bir; fikri ortaya attı ama, sonra pişman mı oldu sizce? Başlattığı tartışmadan kaytarmak istiyor da, çark etmek için yol mu yapıyor? Kaçış hazırlığı mı bu?
İki; ya da teklifin altına
imza koyma sorumluluğunu almaktan mı çekiniyor? Ve, siz alır mısınız o sorumluluğu?
Üç; ‘madem o önerdi’ deyip, teklifi
CHP’nin hazırlaması konusunda ısrarcı olacak mısınız?
Başbakan’ın cevabını özetliyorum;
CHP’de sabah başka, akşam başka konuşma sürekliliği olduğunu... Söylediklerinin birbirini tutmadığını... Bu tavrı samimi bulmadığını... Gündemi saptırmaya çalıştıklarını... Kendi gündeminde şu an yalnızca halkoylamasının bulunduğunu, oraya odaklandığını...Ve, darbe anayasasına karşı, bu halkoylamasının tarihi bir önem taşıdığını söyledi.
35. maddeye gelince...
Kılıçdaroğlu’nun restini gördü.
Boş lafla tartışmayı uzatma eğiliminde değil.
Gerekli çalışmaları yaptıktan sonra; isterlerse hemen, isterlerse aciliyetine göre yeni yasama döneminde Meclis’e getirmekten ve CHP kaçmayıp desteklerse bir günde bitirmekten söz etti.
Bilmem anlatabildim mi?