Cem Uzan'la yemek yiyorduk, 2003 yılının sonları... Laf açıldı, bana dedi ki:
"Halk artık bilinçlendi... Önümüzdeki sene Tayyip'i alaşağı edecek!"
Meğerse "cunta" demek istermiş de,
halk diye "tercüme" etmiş... Ya da kendi kendini kandırmanın mükemmel örneğini vermişti, al psikoloji dersinde çocuklara okut.
Benim de aklıma hemen, en yakın dostum Jorge Semprun gelmişti.
En yakın dostumla hiç karşılaşmadım, tek kelime konuşmuşluğum yok.
Kendisi büyük bir yazardır.
Eski
İspanyol komünistlerinden. Fransa'da
sürgün yaşardı, sonra bir dönem İspanya'da
Kültür Bakanlığı bile yaptı. Buchenwald toplama kampında yatıp kurtulmuşluğu vardır. Şu anda seksen yedi yaşında. İspanya'ya ellili yıllarda, çok çeşitli sahte pasaportlarla girmiş çıkmışlığı var. Bunları birkaç kitabında anlattı.
1964 yılında İspanyol Komünist Partisi Prag'da bir "plenum" yapıyor (masraflar Çekler'den), genel kongre... Partinin birinci sekreteri de elbette Dolores Ibarruri, dillere destan "La Pasionaria"...
Hani iç savaşın ilk aylarında
Madrid radyosunda yaptığı ateşli konuşmalar üzerine Nâzım Hikmet'in "anama
küfür etse bile o kadının sesini duymak saadettir" dediği kadın...
Semprun de merkez komitesi üyesi sıfatıyla kongrede... (Federico
Sanchez adını kullanıyor)... Bir de kafa dengi arkadaşı var, Fernando Claudin.
Bakmış ki, parti kodamanları her zamanki gibi atıp tutuyorlar: Faşist
Franco rejiminin çökmesinin eli kulağındadır, kitle çizgisinin bayrağı yükseldi, İspanyol emekçi sınıfı pek yakında genel grevi başlatacaktır, halkımız aç ve sefildir, inim inim inlemektedir, devrim yakındır, falan filan...
Söz istemiş. Demiş ki: "Siz ne
masal okuyorsunuz yahu? Franco'nun turizm yatırımları sayesinde İspanya'ya döviz yağıyor. Dün kıçına giyecek don bulamayan Endülüs köylüsü bugün altında arabayla geziyor. Ne grevi, ne devrimi? Bu strateji son derece yanlıştır, değiştirelim. Bu kafayla hiçbir zaman iktidara gelemeyiz!"
Dolores ikisini de partiden kovmuş.
Jorge de işte o gün "serseriliği bırakıp yazar olmaya" karar vermiş.
Bugün "
CHP medyasına" baktıkça da onu hatırlıyorum. Nasıl da kendilerini kandırıyorlar, mezarlıkta ıslık çalıyorlar...
Referandumda
evet çıkacağını anladılar, "başabaş gidiyor" diye maval okuyorlar.
Seçimi gene AKP'nin kazanacağını da anladılar, ahbap
çavuş ilişkileriyle yaptırdıkları "çakma anketlerle" moral kazanmaya ve müşteriyi elde tutmaya çalışıyorlar: CHP oyları AKP oylarını geçmiş!
Mavalı sağlama almak için de yollar arıyorlar: Turan Güneş'in damadına sormuşlar (hani şu "tatile çıkan ünlü Ayşe'nin" kocası, aynı zamanda CHP'de
yönetici), bir sosyolog gözüyle ufukta
koalisyon görüyormuş.
Eh,
bilim adamı ya, hiç olmazsa Kılıçdaroğlu gibi "yüzde 40 isterim" diye yukarılarda uçmuyor, daha bir yere yakın kanat çırpıyor.
Geçen
seçimde de, geçen referandumda da kendi kendilerini böyle kandırmışlardı.
Dua etsinler, yorgunum, tatile çıkacağım, başlıkta Ece Ayhan'ın dizesiyle yetindim. Daha fazla uğraşamam.
Efendim? İspanyol Komünist Partisi mi? Ebedi muhalefette.
4
Ağustos'a kadar yokum!
Yıllık iznimizin "bir bölümünü" kullanma zamanı gene geldi çattı... Ne hikmetse hep bir bölümü kullanılıyor o izinlerin. "Tamamını" herhalde mezarda değerlendireceğiz.
Erken seçim falan da yok, demek ki şimdilik tüyebiliriz. Sizinle bu sayfada 4 Ağustos
Çarşamba günü buluşalım. Unutmayın, 4 Ağustos Çarşamba... Hoşçakalın. Bu sıcakta çalışmak zorunda kalana
Allah sabır ve kolaylık versin. CHP medyası da kafasını
soğuk suya soksa iyi eder.
SABAH