KEŞKE BAŞBAKAN GİBİ ONLAR DA AĞLAYABİLSEYDİ


Türkiye çok önemli bir eşiğe doğru yol alıyor. Siyasetteki polemiklere şimdi de Başbakan’ın 12 Eylül’de idam edilen sağcı ve solcu gençleri anlatırken gözyaşlarına hakim olamayıp ağlaması eklendi. CHP, MHP ve BDP; Başbakan’ı samimi olmamak, riya yapmak, göstermelik gözyaşı dökmek hatta ilkesiz davranmakla suçluyor. Maalesef bu ülkede siyaset o an yaşadığı duyguyu gizlemeyen bir Başbakan’ın akıttığı gözyaşı üzerinden bile polemiğe dönüştürülebilecek kadar ilkesiz yapılıyor. 27 Mayıs’ta bu ülkede yaşanan bir ihtilalde Başbakan ve bakanlar asıldı. 12 Eylül’de ise gencecik insanlar darağacında sallandırıldı, binlerce kişiye işkence yapıldı, yüz binlerce insan suçsuz yere tutuklandı. Bu ülkenin demokrasi tarihindeki iki büyük ayıptan biri 27 Mayıs, diğeri 12 Eylül’dür. Öyle ki bu ayıp; 12 Eylül darbesinin ardından yapılan anayasayla bugün hala devam ediyor. Şimdi bu anayasanın ayıplı ruhunu değiştirmek için bir referandum var önümüzde. Bu ülkede sağcısından solcusuna kadar herkesin üzerinde mutabık olduğu bir şey varsa; o da kullandığımız 82 Anayasasının bir darbe anayasası olduğudur. Türkiye’nin büyük bir kesimi, 12 Eylül’den 30 yıl sonra yine bir 12 Eylül’de, anayasadaki bu darbeci ruhtan kurtulacak olmanın heyecanını yaşıyor. Bu anayasanın değişmesi gerektiğini herkes yıllardır söyleyip duruyor. Ama bugün Ak Parti iktidarı bunu değiştirmek için harekete geçince nedense anayasanın darbeci ruhundan yakınanlar, bir anda bu anayasa değişikliğine “hayır” demeye başladılar. “Hayırda hayır var”, “Hayırlı işler”, “Yüz bin kere hayır” diyen sloganlarla 12 Eylül anayasasının savunucusu oluverdi hepsi. Gencecik insanların cansız bedenleri üzerine yapılmış; kan, ızdırap, işkence kokan bu darbe anayasası bugüne kadar milyonlarca kişiye gözyaşı döktürdü. Şimdi Başbakan da 12 Eylül darbe sürecinde idam edilen onlarca insandan birkaçını anıp duygulandı ve ağladı diye onu riyakarlıkla suçluyorlar. Keşke 30 yıl önce asılan o gencecik insanlar için, Başbakan’a “ilkesiz” diyenler de ağlayabilse. Keşke Başbakan’ın samimiyetsiz olduğunu iddia edenler de; o günlerde işkence gören insanların acılarını bir nebze olsun dindirmek için, darbelerle hesaplaşmaya “evet” diyecek cesareti gösterebilseler. Bugünlerde; Kenan Evren’in 12 Eylül darbesiyle ilgili 11 yıl önce yaptığı açıklamalar yayınlanıyor televizyonlarda. Kenan Evren sanki bir bilgisayar oyunu anlatır gibi anlatıyor yaptıklarını. “Bir tane sağdan asıyorduk, bir tane soldan asıyorduk” diyor. “Denge gözetiyorduk” diyor. “Sağ sol ayırmıyorduk” diyor. Evren; insanın tüylerini diken diken eden cümleler kuruyor. Bunları anlatan kişi bu ülkede Cumhurbaşkanlığı yaptı, Türkiye Cumhuriyetini yönetti. Kenan Evren açıklamalarında; ne kadar hakkaniyetli ve adil olduğunu, taraf tutmadığını, sağ sol ayırımı yapmadığını anlatmak için “bir sağdan asardık, bekletir sonra bir de soldan asardık, sırf denge olsun diye buna dikkat ettim” diyor. Biz şimdi bu insana minnettar mı olmalıyız ? “Ayırım yapmamışsınız, ideolojik davranmamışsınız mı” demeliyiz ? “Ne kadar adil bir yöneticiymişsiniz mi” demeliyiz ? Yoksa bu açıklamalar karşısında ağlamalı mıyız ? Kenan Evren; şartların olgunlaşması için 12 Eylül’e kadar geçen birkaç yıllık süreyi kullandıklarını anlatıyor. Yoksa bu açıklamaları sebebiyle Evren’i; darbe hedefine ulaşmak için bu ülkenin gençlerini “bonus” olarak kullanmasından dolayı ödüllendirmeli miyiz ? Ya da böyle bir insanın daha sonra bu ülkeye Cumhurbaşkanı olduğu için kahretmeli miyiz ? Kenan Evren’in açıklamaları karşısında içi acımayacak, yüreği burkulmayacak, lanet etmeyecek olan varsa; buyursun hala bu darbe anayasasının değişmesine “hayır” desin. Evren’in itirafları karşısında içindeki öfke boğazına gelip düğümlenmeyecek olan varsa; buyursun bu anayasanın değişmesine “hayır” desin. Bu anayasayı; insanlara eşit davranmaktan anladığı şey “insanları bir sağdan bir soldan asmak” olan bir darbeci ekip yaptı. Bugün değiştirilmesini heyecanla beklediğimiz bu anayasayı; insanları astırdığını sıkılmadan anlatan bir darbeci ekibin kurduğu Milli Güvenlik Konseyi yaptı. 82 Anayasasını yapan darbeciler, bunu halka oylattırıp dayatmacılıklarını bir de halka tescil ettirdiler. Hem de nasıl bir oylamayla ? “Evet” demenin neredeyse mecburi olduğu bir halkoylaması. “Hayır” denmesi için propaganda yapmanın yasak olduğu bir referandum. Ve bu anayasa halkoyuna sunulurken en başına eklenen; “Milli Güvenlik Konseyi başkanı bu anayasanın kabulüyle Cumhurbaşkanı sıfatını kazanır” ifadesiyle; referandumda evet demeye mecbur bırakılan halka bir de Cumhurbaşkanı seçtirildi. Halk; 82 anayasasını oylarken, aynı zamanda haberi olmadan Milli Güvenlik Konseyi Başkanı Kenan Evren’in de Cumhurbaşkanlığını kabul etmiş oldu. 82 anayasasıyla “sağ sol ayırmadık, dengeli davrandık, bir sağdan bir soldan astık” diyen kişi bu millete Cumhurbaşkanı yapıldı. Şimdi bütün bu dayatmacılığı içine sindiren varsa; buyursun 82 anayasasının darbe ruhunun değişmesine “hayır” desin. Sağdan ve soldan evlatları asılan insanlara, evlatlarını asan kişi Cumhurbaşkanı seçtirildi. Millet; sırf akan kan dursun diye denize düşenin yılana sarıldığı gibi, 82 Anayasasına evet demeye mecbur bırakıldı. Keşke suçlarının ne olduğunu bile bilmeden 17-18 yaşında idam sehpasına çıkarılan gençler için; Başbakan gibi Kılıçdaroğlu da, Bahçeli de ağlayabilse bugün. Bazen cesaret ve büyüklük ağlayabilmektir. Bazen ağlayabilmek liderliktir. Başbakan’ı ağladığı için suçlayanlar da; Erdal Eren için, Mustafa Pehlivanoğlu için, Necdet Adalı için ve darbecilerin astığı onlarca adı bilinmeyen gencecik fidan için ağlayabilselerdi bugün bu anayasa değişikliğine “evet” derlerdi. Yazık onlara. Yazık bu kadar genci suçsuz yere asanlara. Ve yazık; o günlerle hesaplaşmaya cesareti olmayanlara. [email protected]
<< Önceki Haber KEŞKE BAŞBAKAN GİBİ ONLAR DA AĞLAYABİLSEYDİ Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER