Birkaç yıl önce önemli bir Batı
Avrupa ülkesinin Ankara'daki büyükelçisi ile sohbet ediyorduk.
- Türkiye'deki en önemli uğraşlarımdan biri yaz aylarında
trafik kazalarında ölen vatandaşlarımın cenazelerini ülkeme göndermektir, demişti.
"
Turizm hamlesi"ni yollarımızı evrensel normlara uyarlamadan önce gerçekleştirmiş olmamızın sonuçlarından birisiydi bu.
Bugün yollarımız da gelişti.
Otoyollarımız ve çift taraflı yollarımız var artık.
Trafik kurallarına uymak gereği de giderek yaygınlaşıyor sürücülerimiz arasında.
Ama yine de eksiklerimiz fazla.
Örneğin
Bodrum yarımadası yaz aylarında milyonun üzerinde turisti ağırlıyor.
Bodrum-
Milas Havaalanı'ndan yarımadaya giriş yapan
yerli ve
yabancı turistler, bir ana yoldan tatillerini geçirecekleri merkezlere dağılıyorlar.
Bu yollardaki
ölüm tuzaklarından biri Torba Kavşağı'ydı.
Bu kavşakta kim bilir kaç kişi trafik kazlarına
kurban oldu.
Sahipsiz bir ana yol
Yıllar sonra şimdi buraya alt-üst geçişi sağlayacak bir proje uygulanma aşamasında... İnşaat devam ediyor.
Ancak bu kavşaktan Türkbükü'ne, Gündoğan'a, Yalıkavak'a giden yol, hiçbir şekilde "Güvenli yol" kapsamında değil.
Geçen aylarda bu yolda yine ölümlü trafik kazaları oldu.
Sürat limitini aşmayan, kurallara uyan sürücüler, sadece yol hataları sonucu can verdiler.
Geçenlerde bir gün bir grup gazeteci
arkadaş, Gündoğan Beldesi'nin Belediye Başkanı İbrahim Bilgi'ye bu yolun neden onarılmadığını, genişletilmediğini ve asfaltlanmadığını sorduk.
Meğer bu yolun sahibi yokmuş.
Havaalanından gelenleri önemli merkezlere bağlayan bu yol ne belediyelerin, ne Karayolları'nın, ne de bir başka kurumun sorumluluk alanındaymış.
Kısacası ülkenin en ücra köşelerinde çift taraflı yol yapmayı başaran
AK Parti iktidarının gücü, böyle bir turizm merkezinin önemli yükünü taşıyan bu yolun yeniden yapılanmasına yetmiyormuş.
Rüzgâr enerjisine
fren mi?
Özetle Bodrum mahreçli trafik kazalarına ilişkin ölüm haberleri okursanız, bilin ki bunlar çoğunlukla Torba-Yalıkavak arasındaki perişan yolun ürünleri olacaktır.
Geçen hafta bir grup gazeteci arkadaş, bölgedeki rüzgârdan elektrik enerjisi
üretiminde neden yararlanılmadığını tartışıyorduk.
Düşünün ki Almanya'da rüzgâr santrallarından sağlanan elektriğin genel üretim içindeki payı yüzde 20'ye çıktı... Şimdi
Kuzey Denizi'ne de rüzgâr santralları kuruluyor.
Daha sonra soruşturunca anladım ki, Türkiye'de rüzgâr enerjisine dönük yeni yatırım yapmak dört yıldır mümkün değil.
Enerji Bakanlığı yatırım projelerine
lisans vermek için gerekli çalışmaları tamamlamadığı için, dört yıldır hiçbir
girişimci bu alana giremiyor.
5 Eurocent'e enterkonekte sisteme elektrik satan rüzgâr santrallarına izin verilmezken,
nükleer santral için 14-15 centlik alım garantisi verilmesi planlanabiliyor.
Bodrum'dan Türkiye'ye bakarken bu iki konuyu siz sayın okurlarımla paylaşmak gerektiğini düşündüm.
Bunlar herhalde Türkbükü plajlarının skandalları kadar önemlidir.
SABAH