Suriye'nin PKK'ya desteği çoktan mazi oldu. 1998'de imzalanan
Adana Mutabakatı,
Türkiye-Suriye ilişkilerinde yeni bir sayfa açtı. Bu sayfanın başında iki
ülke arasındaki 'aktif sorunlar' sıfırlandı, sonra azami
işbirliği ve entegrasyon safhalarına geçildi. 2003'ten beri devam eden bir entegrasyon süreci var. Vaktiyle savaşın eşiğine gelmiş olan Türkiye ve Suriye orduları da bu süreçte ortak tatbikat yapacak kadar yakınlaştı. "Bugün Türkiye'nin en yakın müttefiki kimdir?" sorusuna hiç tereddütsüz "Suriye" cevabını vermemek için dünyadan fena halde habersiz olmak lazım.
İran'la ilişkiler Suriye ile ilişkiler kadar gelişmiş değil, ama PKK'ya karşı işbirliği konusunda Türkiye'nin İran'dan memnun olduğu (hatta medyun-u şükran olduğu) da dünyadan haberdar olan herkesin bildiği bir şey.
Gelin görün ki,
Büyük Birlik Partisi yönetimi,
Başbakan Erdoğan'a sunduğu "Terörle Mücadele İçin Öneriler" dosyasında, Suriye ve İran'ı,
İsrail'le beraber, "terörü bir nevi müdahale etme ve ceza verme aracı olarak kullanan ülkeler" diye anarak
hedef gösterdi. Genel Başkan Baş Müşaviri (
Alperen Ocakları eski Başkanı)
Eyüp Gökhan Özekin buna defaatle
itiraz etmiş, fakat nafile. Sonuçta o ifade değiştirilmedi ve Eyüp Gökhan Özekin uzun bir açıklama yaparak görevinden
istifa etti. İşte o açıklamanın can alıcı kısmı:
"...Bu dosyanın
hazırlık aşamasında, her konuda olabileceği gibi bir
takım görüş ayrılıkları söz konusu oldu. Bunların teferruatına girecek değilim ancak bu görüş ayrılıklarının geneli, tabiri caizse katlanılabilir görüş ayrılıklarıydı. Fakat 'Terörün Uluslararası Desteğine Karşı Mücadele' başlığı altında, ilk satırda, Suriye ve İran'ın İsrail ile aynı kategoride değerlendirilerek ülkemizdeki terörü bir nevi müdahale etme ve ceza verme aracı olarak kullanan ülkeler olarak değerlendirilmesi, şahsımın katlanamayacağı bir durumdur. / Bu
okuma biçimi, birkaç cihetten arızalıdır. Birincisi mevcut duruma ters bir anlayıştır. Suriye gerek teröristlerin kendisine, gerekse
finans kaynaklarına karşı ciddi bir mücadeleye girişmiş, İran idam cezaları dahil bir çok yöntemi kullanarak teröre savaş açmışken, Suriye ve İran'ı İsrail'in yanına iliştirmek insafsızlıktır. İkincisi bizim ideolojik duruşumuzla ilgilidir ki, bu daha da ehemmiyetlidir. Bizler, 'bu hududu kimler çizmiş gönlüme, dar geliyor dar geliyor kardeşim' diyen Nizam-ı Alem ülkücüleriyiz. İlayı Kelimetullah için Nizam-ı Alem... Biz
medeniyet dairemizin içine giren hiçbir ülkeye, millete yahut etnisiteye tavır alma lüksüne sahip değiliz. Bu teferruat meselesi değil, temel bir meseledir. Mukaddesatımıza, 1993 ruhuna,
Muhsin Yazıcıoğlu'na, verilen mücadeleye, mütefekkirlerimizin kanaatlerine, şahsi görüşlerime, yani hangi ölçüye bakarsam bakayım vazgeçilmez, boş verilmez, tevil edilemez bir meseledir."
Bu satırları okurken ne kadar heyecanlandığımı anlatamam. Siyaset tarihimizin en asil istifa gerekçelerinden birisiyle karşı karşıyayız. İttihad-ı
İslam davasına sadakat adına görevinden istifa eden bir
siyasetçiyle karşı karşıyayız. Türkiye ve bütün İslam dünyasının ihyası için elzem olan siyaset ufkunun tezahürüyle karşı karşıyayız...
Aziz kardeşim, arkadaşım, gönüldaşım, yoldaşım Eyüp Gökhan'ı ayakta selamlıyorum. Onun hassasiyetini öpüp başımın üstüne koyuyorum. Sergilediği asil tavrın bereketli olmasını Cenâb-ı Hakk'tan niyaz ediyorum.
HAMİŞ: BBP camiasına muhabbetim malumdur. Eyüp Gökhan bu camiadan kopmak için istifa etmediği gibi, ben de onun istifasını kutlarken bu camiaya cephe alıyor değilim. "İnşaallah hayırlara –BBP camiasının da hayrına- vesile olur" diyerek kutluyorum...
KADDAFİ'NİN JESTİ
Gazze'ye
yardım gemisi gönderen
Kaddafi Vakfı'ndan nefis bir açıklama geldi:
"Kaddafi Vakfı olarak bu eylemimizi İsrail saldırısına uğrayan
Türk gemisi Mavi
Marmara'daki kahramanlara ithaf ediyoruz. Aziz
Mavi Marmara şehitlerine minnetle..."
YENİŞAFAK