Demokratlık başka nasıl sınanır?


Referandumdaki tercih 12 Eylül rejimiyle ve o rejimin sağladığı avantajlarla gerçekten kimlerin sorunu olduğu gösterecek. Darbeye karşı olduğunu ve hatta anayasanın hemen değişmesi gerektiğini tekrarlayıp duranlarla buna “gerçekten” inananları ayıracak. 12 Eylül anayasası ve yasalarının toplumun ve siyasetin bir kesimini bloke ederken, azınlık bir kesimi koruduğunu ve imtiyazlarla donattığını biliyorduk. Şimdi ilk kez gerçek bir değişim sözkonusu olduğunda bu gerçeği, 27 Mayıs ve 12 Eylül sayesinde imtiyaz kazanan zümrenin sudan bahanelerle ayağa kalkışından bir kez daha anlıyoruz. Sahte bir 12 Eylül düşmanlığı, sahte bir demokratlık... Daha ilk haftadan bazı maskeler de düştü nitekim. İçinde 12 Eylülcüler’in dokunulmazlığını kaldıran maddenin dahi bulunduğu bir değişiklik paketine tümden itiraz edenler kendilerini belli etmeye başladı. Belli etmekten öte, bayraklar açılmaya başlandı... Bu tayfanın medyadaki derisi kalınları, zevahiri kurtarmak için en azından sessizce köşede beklerken, “durumu kavrama kabiliyeti zayıf olanlar”ın bağıra çağıra kendilerini ortaya atmaları da işin en şenlikli tarafıdır. Tıpkı, yine aynı cenahın ağa babaları sözde de olsa Ergenekon’dan köşe bucak kaçma ihtiyatını gösterirken; bunların “Evet, ben Ergenekoncuyum, böyle sivil olacağına askere de razıyım” diye zeka pırıltıları sergilemeleri gibi... Muhtemelen bu atak ve çevik kalemlerin tarihini yine şimdi birlikte iş tuttukları zevat yazacak ve onlardan “Dönek, darbeci, 12 Eylülcü vs.” gibi sıfatlarla söz edecekler. Durumu kavrama kabiliyetinin en trajik veçhesi budur. Gün gelir, size el veren ağabeylere “Biz beraber laikliği korumamış mıydık” diye şaşkın şaşkın bakarsınız. Bunu geçelim, günü gelince açarız kapağını. Şimdi Türkiye’nin önünde eşine az rastlanır bir büyük demokrasi fırsatı bulunmaktadır. Açıkça söyleyelim evet, 12 Eylül’deki referandum bir demokrasi sınavıdır. Kalanlar kalacak, geçenler için ise yeni sınavlar başlayacaktır. Sınav sadece medya için değildir. Esasen, medya için sınava gerek de yoktur çünkü bu meslekte demokrasi dersinin kapağını açmanın çokları için faydası bulunmamaktadır. Partizan medyanın gazetecilikle alakası kalmadı ki demokrasiyle olsun. Referandum, toplumun demokrasiyle sınavıdır. Bir toplumun önüne bundan daha elverişli ve gösterişli bir sınav fırsatı da gelmez. 12 Eylül’le 12 Eylül’de hesaplaşmak sadece tarihin değil, talihin de sunduğu bir imkandır. Türkiye, 2007 seçiminden sonra bir kez daha değişimle, yenilenmeyle; daha fazla temel hak ve özgürlükle ve dolayısıyla daha yüksek refah talebi karşısında bir karar verecektir. Herkesin önce, ezberlerinden kurtulup anayasa paketini baştan aşağı en azından bir kez okuması lazımdır. En fazla 15 dakika sürecek bu işlem yeni anayasanın AK Parti anayasası, yargının AK Parti yargısı olup olmadığını anlamaya yetecektir. Paketin içinde yargıdan başka ve yargıdan daha önemli bir yenilikler olduğunu gösterecektir. Bu yeniliklerin kendi hayatında anlamlı değişiklik yapacağına inananlar “evet” der, inanmayanlar ise “hayır”, bu kadar basit. Sadece 15 dakika, sokaktaki vatandaşı, gazete köşelerinde sadece öfkeyle, sadece düşmanlıktan hareketle referanduma daha anayasa değişikliğinin a’sı telaffuz edilmişken karşı çıkmaya başlayan güruhtan daha fazla malumat sahibi yapmaya yetecektir. Türkiye tarihinin hiçbir döneminde geriye gitmemiştir, hiçbir zaman. Siyasetçiler (Mesela, CHP, MHP, BDP yönetimleri) ve gazeteciler (Mesela, partizan medyanın kalemleri) gericiliği müdafaa etseler de, toplum geleceği adına kazanacağı zerre kadar imkanı, siyasi öfkeye kurban etmez. Referandumdan “evet” çıkacak gibi görünüyor görünmesine ama maksat bu neticenin 12 Eylül’ün hak ettiği bir rakamla tahakkuk etmesidir.
<< Önceki Haber Demokratlık başka nasıl sınanır? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER