Genel
kurmay Askeri Savcılığı, "AKP ve
Gülen'i Bitirme
Planı" olarak bilinen "
İrticayla Mücadele
Eylem Planı" hakkında
iddianame hazırladı.
Kurmay
Albay Dursun Çiçek'e, "görevi kötüye kullanmak, astlık üstlük münasebetlerini zedelemek, amir veya komutanlarına karşı güven hissini yok etmeye matuf olarak alenen tahkir ve tezyif edici fiil ve hareketlerde bulunmak" suçlaması yöneltiliyor.
Aslında Askeri Savcılığın Çiçek hakkında nihayet
soruşturma açması ve suçlamada bulunması sevindirici bir şey.
Yakın zamana kadar "kağıt parçası", "TSK içerisinde böyle bir plan yazılamaz" gibi söylemlerle geçiştiriliyordu.
Ama her şey bu kadar basit değil.
Askeri Savcılık,
Yargıtay'ın
Cihaner dosyası ile ilgili aldığı karar gibi, yürümekte olan bir
davaya paralel iddianame hazırladı.
Çiçek,
darbe planı yapmakla suçlanıyor.
Yine
Erzincan'da 17 kadar isim de bu planı uygulamaya sokmakla hakim karşısında.
Askeri Savcılık iddianamesinde, yürümekte olan bu davaya müdahale anlamına gelecek, askeri suçlar kapsamında kalan birçok yorumda bulunuyor.
Erzincan davasında suçlanan
Orgeneral Saldıray Berk ve
İlhan Cihaner ile MİT mensuplarını, "
mağdurlar" arasında sayıyor.
Bu arada, Erzincan davasının yüzlerce
delilini yok sayıyor.
Yargıtay 11'inci
Ceza Dairesi'nin "fotokopi"ler üzerinden karar vermesinden daha öteye geçiyor, yüzlerce delili yok sayıp, inceleme yapmadan, tek başına aralarında sivillerin de bulunduğu şahısları "mağdur" ilan ediyor.
Askeri Savcılık bir adım daha atıyor.
Çiçek'in, 2009 Nisan'ın da yazdığı "Eylem Planı"nı, 2007'de
terfi edememesi nedeniyle tek başına kaleme aldığını varsayıyor.
Böylece, skandal planla ilgili üstlerinin hiçbir sorumluluğu bulunmadığı hükmünü veriyor.
İhbarcı subayın mektubunda yer alan
Hasan Iğsız,
Mehmet Eröz ve Mustafa
Bakıcı gibi generalleri de kendince temize çıkarıyor.
Yine
Genelkurmay da bilgisayarlarda
temizlik yapıldığını, belgelerin
imha edildiğini doğruluyor ama bunların "delil karartma" kapsamında olmadığına dair kanaat bildiriyor.
Soruşturma kapsamında olduğu halde yok edilen delil ve dosyaları görmeden, Askeri Savcı'nın bu sonuca varması da hukuk adına şaşırtıcı.
Sanırım, bu şekilde yapılan temizlik operasyonu da suç unsuru olmaktan çıkarılmak istenmiş.
Böylece, Ağır Ceza'da yargılanan Çiçek'in delilleri Askeri Savcılık tarafından çürüğe çıkarılırken, soruşturmanın genişletilmesi ve üstlerine doğru uzamasının da önü alınmaya çalışılmış gibi duruyor.
Askeri Savcılık iddianamesinde, işlenen suça değil, ağırlıklı olarak nelerin neden suç olarak değerlendirilemeyeceğine ayırmış ki, bu da türünün ilk örneği olsa gerek...
Hepsi bu da değil.
Madem, bu Eylem Planı'nı Çiçek tek başına hazırladı.
Üstleri ve astlarının bundan haberi yok,
İnternet Andıcı'ndaki gerçekleri nasıl değerlendireceğiz?
Orada Genelkurmay hükümet ve dini cemaatler aleyhine "kara
propaganda" sitelerini yasal olmayan yollardan kurup, yayın yapmadı mı?
O sitelerin yayını ile Çiçek'in hazırladığı "Eylem Planı" neden uyuşuyor?
O
andıcın altında imzası bulunan isimler ne olacak?
Askeri Savcılık, Genelkurmay'ın da gerçek olduğunu kabul ettiği bu andıcı neden görmezden geldi?
Andıç, Eylem Planı'nın hayata dönüşmüş hali değil mi?
Yine
AK Parti'nin kapatılması davasında bu sitelerin yayınlarının delil dosyalarında ağırlıklı olarak yer almasını nasıl anlamalı?
Son olarak, Askeri Savcılığın "Eylem Planı"nı gerçek kabul etmesi ama mağdurları henüz haklarında herhangi bir karar verilmemiş kimseleri göstermesi de izaha fazlasıyla muhtaç.
Bir mağdur söz konusu ise, o skandal planın hedefinde yer alan, AK Parti hükümeti, Bakanları, Aleviler ve Gülen olmalıydı.
Umarım Askeri Mahkeme'nin hâkimleri, iddianamedeki bu açıkları dava sürecinde giderirler...