Herkes kendi cehennemine mi?


Kürt mesele-sinde her şeyi konuşalım, ayrılık dahil. ‘Beraber yaşamak zorunda mıyız?’ diye soralım, eyvallah. Fakat, atlamamamız gereken basit bir ayrıntı var. Bu, bir tehdit olarak dayatılmasın kimseye. Tek taraflı rest çekmek, tartışmak değildir zira. Bölünme tartışmasını oyun sanmayalım, fena yanılırız. Oyun sananlar, batı bölgelerimizin en batı yakasında meskun, daha çok. Nisbi cennet hayatı yaşayanlar, yani. Ne de olsa tuzları kuru, karınları tok, sırtları pek... Ona güvenerek, başkalarına cehennemi adres gösteriyorlar. Tehdit altındakiler, hayat kalitesi bakımından ‘yeryüzünün lanetlileri’ oysa. Ve batıdaki şehirlerimizin içinde de doğu yakaları bulunuyor. İstanbul’un da, İzmir’in de doğusunu unutmayalım. Küçük Armutlu’dan, Kahramanlar’dan, teneke mahallelerden ne haber? Onların bu tartışmaya hazır olması, entelektüel olgunluğa mı işarettir? *** Madem konuşacağız, açık ve samimi olalım; Mahrumiyet cehennemindeki halkı azapla tehdit etmek, akılcı görünmüyor. Terbiye etmek içinse bu, işe yaramaz. Duygusal tepkiye itilenlerden ne cevap beklenirse, onu alırsınız; ‘baş göz üstüne!’ ‘Herkes eteğindeki taşları döksün’ diye açtıysanız konuyu, o başka. Ama murad etmeseniz de, psikolojik baskı kurmakla sonuçlanır ki, ters teper yine. ‘Bölünüyor muyuz?’ korkusu salmak kime yarar, iyi düşünün. Üsame Bin Ladin’in motivasyonu, Amerika’nın kalbine taşımaktı, savaşı. Korunaklı cennetlerini yangın yerine çevirmek için vurdu, ikiz kuleleri. Cehennem korkusu, terör örgütünün de kullandığı silahtır. Onun için, terörü büyükşehirlerimize taşımaktan söz ediyor. Amaç, rahatı daha yerinde olanlarımızın da huzurunu kaçırmak. Silahların gölgesinden uzak bölgelerimizi tehdit ediyor. Hayatın doğal akışında yaşandığı, ölümlerin sıralı olduğu şehirler. Diyarbakır değil, Hakkâri değil orası. Kısmetine düşeni almış zaten onlar, ziyadesiyle. Kaybedecek hiçbir şeyi olmayanı neyle tehdit edeceksiniz? Çorak topraklarda geri kalmışlığa mahkum etmek, korkutur mu gözlerini sizce? *** Umutsuzluğa doğan çocuklardan söz ediyoruz, dikkatinizi çekerim. Kefeni yırtma hayali bile gökteki yıldızlar kadar yüksek, başlarından. Göğüslerindeki ateşi korkuyla söndürebilir misiniz? Korku!... Korumaya değer bir hayatı olanlara tesir eder. Zifiri karanlıkta yürüyenlerin gecesi daha da kararmaz. Umut vermelisiniz onlara; bir el fenerinin cılız ışığı, bir şafak ümidi. Batı yakasının zenginliğine düşman olarak büyüyeceklerine, o zenginliğe kavuşmayı hayal etseler, olmaz mı? Ya ortak bir rüyaya davet edeceksiniz onları, yahut sonu belli bu restleşmenin. Cennetlerimizi ayırmıyoruz sonuçta. Bölüşürsek, hepimizin payına aynı kabûstan bir parça düşecek. ‘Herkes kendi cehennemine’ giderse, kendi cennetinizde rahat uyuyabiliceğinizi zannetmeyin. İlla arabesk mi takılacağız? Dünyası baştan batmış adama, batsın bu dünya derseniz, alacağınız, alkış tufanı olur sadece. *** ‘Taş atan çocuklar’a ilgili düzenlemenin, bu hafta Meclis’te görüşülmesi bekleniyor. Gelin, birbirimizi nasıl cezalandıracağımızdansa, şefkat göstermekten, anlamaktan konuşalım biraz.
<< Önceki Haber Herkes kendi cehennemine mi? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER