Hayır'cıların büyük yalanı


Siz bakmayın, “Referandum 12 Eylül’cülere yargı yolunu açmıyor” deyip, ertesi gün ters parende atarak, güya “kıvırmaya” çalışan cahil cühela takımına... Referandum, 12 Eylül’cülere yargı yolunu açıyor. Hem de öyle bir açıyor ki... Darbeciler eliyle anayasaya çakılmış geçici 15. madde “lök” gibi orada durduğu sürece, bırakın “darbeciler yargılansın” cümlesini telaffuz etmeyi, 12 Eylül’e toz bile konduramıyordunuz. Bu iş bitti... Şişe kırıldı, cin çıktı... Referandumdan “evet” çıkması durumunda, “anayasal dokunulmazlık” zırhının arkasına gizlenenlerin uykuları kaçacak. Gerisi “yargı”yı ilgilendiriyor. Bakarsınız, gözünü karatmış bir Sacit Kayasu çıkar, yeni bir iddianame düzenler, yargı süreci başlar. Hayır, yeni iddianameye de gerek yok... Kayasu’nun iddianamesi, evet işleme konulmamıştır ama mahkeme tarafından kabul edilmiştir ve “hukuken” geçerliliğini korumaktadır. Dolayısıyla yargılama bu iddianame üzerinden yürüyebilir. Kayasu, biliyorsunuz, “darbeciler yargılansın” dediği için, HSYK tarafından meslekten atıldı. Kimse de çıkıp, “Ne oluyor?” diye sormadı. Baykal sustu. Kılıçdaroğlu sustu. Kılıçdaroğlu’nun “Şahin Mengü”sü sustu. Bütün solculukları “beşi bir yerde anayasası” tamlamasını kullanmaktan ibaret olan salim arkadaşlar sustu. Bugün çıkıp utanmadan, müşterisine, “Referandum 12 Eylül’cülere yargı yolunu açmıyor...” diye yalan söyleyen Aydın Doğan’ın maaşlı memurları sustu... Darbe karşıtlığı üzerinden ekmek yiyen “anakronik solcularımız” sustu. Kayasu hem meslekten atıldı, hem de avukatlık hakkı elinden alındı. İki kere cezalandırılmış oldu... AİHM’den dönen bu yanlış karara rağmen, yukarıda zikredilen suskunlar, özenli suskunluklarını korudular. İşbu anayasa değişikliği HSYK’ya “dur” diyor. HSYK’nın yapısını değiştiriyor. HSYK ve Yargıtay arasındaki “ortaklaşacılığı” ortadan kaldırıyor, kapalı devre “sen beni seç, ben seni seçeyim” uygulamasını nihayete erdiriyor, seçim sistemini demokratikleştiriyor. Daha da önemlisi, 12 Eylül’cülere yargı yolunu açıyor. Kenan Evren’in devri iktidarında 49 kişi asılmıştı... Erdal Eren, henüz çocuk olduğu için, yaşı büyütülerek idam sehpasına yollanmıştı... 12 Eylül’ü yargılayacak mahkeme “müruru zaman” mı der, soruşturmaya yer olmadığına mı karar verir, yargılamayı “sembolik” düzeyde mi tutar, “Sen Erdal Eren’in yaşını büyütüp asmıştın, ben de senin yaşını küçültüp asayım da, gör” diyerek Kenan Evren’i idam sehpasına mı yollar, idam kaldırıldığı için cezayı müebbede mi çevirir, bilemem... Bu yargının işi... Ben şimdi hayırcılara üç “kolay soru” sormak istiyorum. Bunun cevabını öncelikle kendi vicdanlarında versinler. BİR- Mevcut anayasadan çok mu memnunsunuz? Mevcut Anayasa Mahkemesi ve HSYK yapısını çok mu demokratik buluyorsunuz? İKİ- Sembolik düzeyde de olsa, 12 Eylül zihniyetinin yargılanması neden huzursuz ediyor sizi? ÜÇ- İktidarda AK Parti olmasaydı, cunta anayasasını şurasından burasından delen, YAŞ kararlarını yargı denetimine açan, faili meçhul cinayetlerin hesabını soran, yargıdaki oligarşik yapılanmayı dağıtan bu anayasa değişikliğine “hayır” diyecek miydiniz? Hadi bir de “dördüncü” madde ilave edelim: Siz neye “evet” dersiniz?
<< Önceki Haber Hayır'cıların büyük yalanı Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER