Uçak gemisinde şehitlere övgü


Sıcak ve yapış yapış rutubetli 8 Temmuz akşamında uçak gemisinin kabul salonuna çevrilmiş güverte altı hangarında toplanmış yüzlerce subaya hitaben bir sivil konuşuyordu. Konuşan kişi ABD’nin Ankara Büyükelçisi James Jeffrey idi. Dev boyuttaki Amerikan ve Türk bayraklarının altında, Amerikan Büyükelçisi Amerikan subaylarına yaptığı kısa konuşmada şunları söylüyordu: * “Antalya, bütün Doğu Akdeniz bölgesindeki en büyük turizm merkezidir. Yalnızca doğal güzellikleri ile değil, tarihiyle de büyük bir turizm merkezidir. Bugün Antalya’da büyük bir başka şey daha var: Eisenhower uçak gemisi.” * “Antalya gibi huzurlu bir turizm şehrinde, bu büyüklükte bir savaş gemisinin bulunması çelişkili görünebilir. Ama bu bir çelişki değil. Çünkü huzurun bir bedeli var, huzur karşılıksız elde edebileceğiniz bir şey değil.” * “Bu mücadele fedekârlık istiyor ve bazen şehitler veriliyor. Eisenhower’daki askerlerle, Türkiye’nin Güneydoğusu’nda savaşan askerler bu aynı amaç için, hepimizin huzurunu sağlamak için çalışıyor.” Amerikan askeri varlığının nereye, nasıl huzur getirdiğini tabii ki hepimiz sorgulayabiliriz. Burada söz konusu olan başka bir durum ama... Büyükelçi Jeffrey, bu konuşmayı önce gurur duyduğu Türkçesiyle yapıp, sonra İngilizce tekrarladı. Çünkü konuklar arasında iki rütbeli asker dahil Türkler de bulunuyordu. Konuklar arasındaki bir tuğgeneral ve bir tuğamiral konuşmayla verilen terörle mücadele dayanışmasından hoşnut görünüyordu. ABD’nin nükleer reaktörlerle işleyen gemilerinden olan Eisenhower, üzerindeki 60 savaş uçağı, çevresel koruma amaçlı destek gemileri, 24 katlı bina yüksekliğinde 4 bin 500 askeri barındıran 95 bin tonluk cüssesiyle ABD’nin ‘8’nolu Vuruş Gücü’ olarak adlandırılıyor. Bunlardan 10 tane daha var. Antalya limanı açıklarına demirlemeden önce, 4-5 Temmuz tarihlerinde Akdeniz’in uluslararası sularında, hava kuvvetlerinin de katılımıyla Türk Deniz Kuvvetleri’yle deniz terörizmi ve korsanlığa karşı mücadeleyi de içeren bir tatbikata katıldı. Daha önce Basra Körfezi ve Hint Okyanusu’nda devriye geziyordu. Bu kısım belki Türk kamuoyunu o kadar ilgilendirmiyor. Ancak ABD büyükelçisinin ülkesinin küresel askeri varlığı, güç gösterisiyle Türkiye’de PKK ile mücadeleyi karşılaştırması, ikisinin de aynı amaca hizmet ettiğini söylemesi ilginç. Özellikle de Jeffrey’nin yakında (ve Amerikan askerlerinin çekilmesinin söz konusu olduğu dönemde) Bağdat Büyükelçisi olarak göreve başlayacağı dikkate alınırsa... Jeffrey, Irak’a da, PKK ile mücadeleye de yabancı birisi değil. George Bush’un son döneminde ABD’nin Türkiye ile istihbarat paylaşımına başlamasında şahsi katkısı oldu. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 5 Kasım 2008’de Bush ile görüşmesi nasıl bir dönüm noktasıysa, PKK’nın 1 Haziran’da İskenderun baskınıyla başlattığı yeni saldırı dalgası da Ankara’nın PKK ile mücadelesinde öyle bir dönüm noktası oldu. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün başkanlığında 24 Temmuz’da toplanan Milli Güvenlik Kurulu’nda (MGK) bir dizi karar alındı. Ardından Başbakan Tayyip Erdoğan Kanada’daki G-20 zirvesi sırasında ABD Başkanı Barack Obama ile (İran ve İsrail sorunlarıyla birlikte) Türkiye’nin Irak’taki PKK varlığına daha fazla tahammülü kalmadığını konuştu. İstihbarat paylaşımından fazlasını beklediğini söyledi. Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Irak’taki PKK varlığına ilişkin ‘Sözün bittiği yerdeyiz’ dedikten sonra da, yine Gül, ‘Yeni bir dönemin’ başladığını açıkça ifade etti. Bu yeni dönemin yeni mücadele yöntemlerini de içereceği ve hedefin doğrudan PKK lider kadrosu olduğunun Amerikalılar da farkında. Ankara, önümüzdeki kısa süreçte, PKK şeflerinden en azından birkaçını teslim almazsa, her şeyi göze alıp bu işi kendisi yapma kıvamına geliyor. Kaynaklarımla konuştuğumdan anladığım kadarıyla Türkiye ile Amerika arasındaki diplomatik, askeri ve istihbari iletişim son bir ayda daha önce görülmemiş yoğunluğa yükselmiş durumda. İki ülke arasında İran ve İsrail konularında yaşanan görüş ayrılığının bu durumu en azından şu anda olumsuz etkilediğini kanıtlayacak gösterge yok. Washington, Ankara’nın artık PKK’ya karşı mutlaka yeni yöntemlerle harekete geçmek zorunda olduğunu görüyor. Irak ve bölgedeki kendi varlığını doğrudan tehlikeye atmama koşuluyla da bunu engelleyecek gibi görünmüyor. Amerikan elçisinin Antalya açıklarındaki uçak gemisinde Irak sınırında PKK ile çatışırken şehit düşen Türk askerlerini övmesinden de bu anlaşılıyor.
<< Önceki Haber Uçak gemisinde şehitlere övgü Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER