“12
Nisan 1982
akşam saat yedi buçukta kısa boylu, zayıf, kara kaşlı bir adam
Pentagon yakınlarındaki Quality Inn’in asansörlerinden çıkıp yanımıza geldi. Don Morelli diye kendini tanıştırdı.
Pennsylvania’da doğmuştu, göçmen bir İtalyan ailesinin çocuğuydu.
West Point’ten
mezun olmuştu. Vietnam’da Mekong Deltası’nda savaşmıştı.
...Don Morelli söze, bir grup
Amerikan generalinin bizim 1980’lerde yazmış olduğumuz Üçüncü
Dalga adlı kitabımızı
okumakla meşgul olduklarını bildirerek başladı.
Kitapta 10 bin yıl öncesinin tarım reformunun insanlık tarihinin ilk biçim değiştirici değişiklik dalgasını başlattığını, 300 yıl önceki sanayi devriminin ikinci bir değişiklik dalgası yarattığını ve günümüzde de üçüncü bir değişim dalgasının etkisini hissetmekte olduğumuz iddia ediliyordu.
Her değişiklik dalgası beraberinde yeni bir uygarlık türü getirmişti. Kitabımız, bugün, kendi ekonomisi, kendi ailesi, kendi medya ve
politika biçimleriyle
devrimci bir Üçüncü Dalga uygarlığını yaratma sürecinde olduğumuz fikrini ortaya atmaktaydı.
Bu çalışmada savaş hakkında hemen hemen hiçbir şey söylenmemişti. O halde generallerimiz neden bunu incelemek emrini almışlardı diye bilmek istedik.”
***
“Morelli bunun nedeninin, ekonomimizi ve toplumumuzu değiştirmekte olan aynı güçlerin savaşı da değiştirmek üzere olduğunu söyledi. Dış dünyanın haberi olmadan, geleceğin devrimci askeriyesini tasarlamak üzere bir grup çalışmalara başlamıştı.
Morelli, amiri Kansaslı General Donn A. Starry başkanlığında bir grubun, ‘Üçüncü Dalga’ koşullarına göre savaşa yeni bir kavram getirmeye, askerleri yeni savaşta çarpışmak ve kafalarını kullanmak için eğitmeye ve ihtiyaçları olacak silahları tanımlamaya çalıştıklarını anlattı.
Morelli’nin görevi ‘doktrin’di.
Üçüncü Dalga dünyası için askeri bir doktrin formüle edecekti.
...Morelli bazen
üniforma giyen bir entelektüeldi aslında. Fikirlere âşık bir insandı.”
***
Genelkurmay’ın tepe noktasının son zamanlarda kimlerle görüşmeler yapıp, ne düzeyde gazeteler okuduklarını duyunca, bu kıyaslama üzerinden belki bu ürkütücü irtifa kaybına olumlu bir katkım olur düşüncesiyle; bu anlatımları Alvin ve
Heidi Toffler’in “21. Yüzyılın Şafağında
Savaş ve Savaş Karşıtı Mücadele” adlı kitabının ilk bölümünden aldım...
Benimkinin iyi niyetli ama nafile bir çaba olduğunu da biliyorum...
Çünkü yıllardır
Harp Akademileri’nde eğitime hangi
Ergenekon sanıkları tarafından, hangi kalite düzeyinde
destek verildiğini görüyorum...
Kendi gibi düşünmeyenlerden korkan bir üst düzey eğitim olabilir mi?
Bu, ideolojik bir şartlanma mı, siyasal parti ajitasyonu mu yoksa hayatı ve yaşamın gelişmesini çok daha derinden algılayacak zihinsel bir yenilenme çabası mı?
Nedir bu gerçekten?
***
Neden başarısızlığın ve yetersizliğin her geçen gün biraz daha çoğaldığını...
Karakolların bile neden korunamadığını...
PKK’lıları görüp “
çoban” zanneden ama
kekik toplayan ihtiyarları “PKK’lı diye öldüren” savrulmayı...
Beş bin kişilik PKK kuvvetleri karşısında 800 binlik bir gücü bile yeterince kalabalık görmeyen bir kurmaylığı...
Gelinen son noktadaki muhatap ve okuma düzeyini görünce daha da iyi anladım...
***
Asker dostlarımın bana söylediğine göre bizim orduda üç yüz sayısının az biraz üzerinde general ve
amiral var...
Ama acaba kaç tanesi General Don Morelli?
Ve kaçı Alvin ve Heidi Toffler düzeyinde dostluklara sahip?
Galiba son dönemlerde yaşanan perişanlıklara biraz da bu açılardan bakmak gerek.
Çünkü...
“Kimlerle görüşüp, ne okuduğunu söyle”...
Ben de sana kim olduğunu söyleyeyim.
***
“Üçüncü Dalga” okuyup Alvin ve Heidi Toffler ile görüşünce, “
yıldız savaşları” yapıyorsun...
Bizdekilerin görüştüğü insanlarla görüşüp, bizdekilerin okuduğu gazeteleri okuyunca da, PKK’lıları görüp “çoban” zannediyor ama kekik toplayan ihtiyarları “PKK’lı” diye öldürüyorsun herhalde...