Sen ağla Gana, hepimiz dayanacağız


Hemen her Dünya Kupası'nda ve Avrupa Şampiyonası'nda bu organizasyonların artık eski tadının olmadığını söyleyecek çok fazla gamlı baykuş ortaya çıkıyor. Bu şekilde daha önemli adam sayılacaklarını düşünüyorlar. Amaçlarına da ulaşmıyor değiller. Yurdum insanı bu tadı seviyor, her konuda gamlı kederli değerlendirmelere daha çok ilgi gösteriyor. Oysa tarihin en ilginç kupalarından birini yaşıyoruz. Özellikle önceki akşam Brezilya ve Gana'nın dramları uzun yıllar unutulmayacak... Brezilya için fazla büyütülecek birşey olmayabilir. Dünya Kupası'nı 5 kez kazanmış bir ülke, 1950'de Maracana'da Uruguay'a 2-1 yenilerek kaybedişi gibi belki de futbol tarihinin en büyük yıkımının altından kalkmış sonunda. Bunu kısa zamanda unutup 2014'ü beklemeye başlayabilir. Ancak Gana için durum daha değişik. Belki de içinde bulunduğumuz yüzyıl boyunca bir daha Dünya Kupası yarı finaline bu kadar yaklaşma olanağı bulamayacaklar. Üstelik kendi kıtalarında yapılan bir kupada ve yüzmilyonlarca insanın manevi desteğine sahipken çok büyük bir balığı kaçırdılar. Hem futbolu hem edebiyatı sevenler Peter Handke'nin "Kalecinin penaltı anındaki endişesi" adlı kitabı bilirler. Uruguay maçının son saniyelerinde Asamoah Gyan'ın kaçırdığı penaltı için mutlaka bir yığın yeni kitap yazılacaktır. Golcü Suarez'in topu elle içerden çıkarıp kırmızı kart görerek takımını uzun yıllar sonra yarı finale çıkarışı da kitaplık iş ama Gana'nınki bambaşka... Uruguay'ın başarısı avuç içi kadar bir ülkede birkaç milyon insanı sevindirdi. Gana yapabilseydi bugün bütün Afrika kıtası hayata ve dünyaya başka türlü bakıyor olabilirdi. Onlar da 'evet, yapabiliriz' diyeceklerdi. Bunun futbolu çok aşan boyutlarının olacağı da ortadaydı. Bir kez daha ve çok çarpıcı biçimde "Futbol asla sadece futbol değildir" gerçeğini yaşayıp Simon Kuper'i anacaktık. Şimdi de anıyoruz ama aynı şey değil. Ne yapacaksınız ki futbol böyle. Çoğu kez olması gereken değil, imkansız görülen gerçekleşebiliyor. Biraz da bunun için ilgi görüyor. Asamoah Gyan'ın takımının bu noktaya gelmesinde belli bir payı var. Daha önce kullandığı penaltılarla gelen puanlar Gana'yı buraya taşıdı. Ayrıca, bundan daha zor olan seri penaltılarda da çok usta işi bir vuruşla golü yaptı. Ancak iki penaltı arasında belki de milyarlarca dolar parayla ifade edilebilecek kadar büyük fark vardı. A.Gyan, maddi ve manevi yönden bütün kıtayı etkileyebilecek önemdekini kaçırdı, iki arkadaşının kaçırması nedeniyle hiçbir önemi kalmayan seri penaltıyı gole çevirdi! Neresinden bakarsanız bakın "Ah Gana, vah Gana!" diye dövünülecek bir durum ortaya çıktı. Bugün sadece Gana'nın ve Afrika'nın değil, dünyadaki bütün futbolseverlerin Gana için ağlamasalar da üzüldüklerini kestirebilmek zor değil. Dünya futbol tarihine geçecek bir çeyrek final mücadelesi yaşandı. Hiç kuşkunuz olmasın, uzun yıllar hatırlanacaktır. Gana'ya Sezen Aksu'nun "Sen ağlama dayanamam" şarkısıyla seslenmek geliyor içimizden ama başlığımızdaki gibi biraz değiştirerek... Elano'yu kimler istiyor? Hayır, Brezilya elendi diye bir de ben vurmaya filan kalkmıyorum. Böyle birşeyi asla yapmam. Tersine, futbol var olduğu sürece gönül tahtımızda oturmaya adaydır Sambacılar. Elano'nun gol attığı ilk 2 maçın ardından "Şimdi onu ne kadar çok kulübün istediğini yarından itibaren gazetelerimizde okursunuz" diye bir öngörüde bulunmuştum. Elbette ki aynen gerçekleşti. Fakat tuhaf birşey oldu. Elano'yu değişik kulüpler değil de sadece İnter istiyordu. Bütün gazetelerde bu yolda haber vardı. Peki, İnter'in istediği bir oyuncuyu almasının ne zorluğu olabilir? Aradan 1 haftadan fazla zaman geçti, bir daha bu konuda ne bir ses ne de nefes. Arkasından da sakatlık geldi ve Elano şimdi kös kös Galatasaray'ın yolunu tutacak. Rijkaard'dan sonra Elano'nun da kalmış olması Sarı Kırmızılıları ne kadar mutlu edecek bilmem ama gerçek bu. Dört elit hakem ve profesyonellik Aslında hakem yazmak hiç de hoşuma gitmiyor çünkü orası paylaşılmış bir alan. Bencileyin çıkarsız, gıllıgışsız sadece gerçeği arayan yazılar yazıp cahilce birtakım değerlendirmelerin hatta aşağılık yalanların önüne geçmeye çalışmak boşuna yorgunluk! Çünkü bu ülkede insanlar inanmak istediğine inanıyor, gerçeklere değil. Yine de medyada yer alan ürpertici bir cehalet örneği topa girmemize yol açıyor. Efendim, A haberleri'>FIFA kokartlı hakemlerimizden dördü, Şampiyonlar Ligi 2. öneleme karşılaşmalarıyla UEFA Avrupa Ligi elemelerinde görevlendirildi. Bu, hakemliğimiz açısından üzerinde durulacak bir durum değil, olağan uygulama. Ancak bir gazetemizde "dört elit hakemimize görev verildiği" yazıldı. Bu da sık rastlanan türden bir cehalet ya da en azından ciddi kavramların kullanılmasına özen gösterilmemesi durumunu ortaya çıkardı. Bu gibi konularda etkili ve yetkili kişilerin kamuoyuna düzgün bilgi vermek yerine, kendi başarısızlıklarını örtebilmek için yalan-yanlış açıklamalarda bulunmaları, yetmiyormuş gibi görev sonrası dönemlerde bu yalanları sürdürme imkanı bulmaları böyle facialara yol açabiliyor. Medyanın bir bölümü de adeta cehalet yarışı içinde bunlara eşlik ediyor. Arkadaşlar bizim hiç elit hakemimiz yok ve zaten hakemliğimizin en önemli sorunlarından biri de bu. Sadece Cüneyt Çakır yıllar sonra 1. kategoriye yükselebilen bir hakemimiz oldu. Onu elit sananlar az değil. Elit olabilmek için onun bile önünde daha epeyce yol var. Bazı ciddi sınavlardan geçtikten sonra bu zirveye çıkabilecek. Hatta bu hiç olmayabilir bile! Örneğin, Selçuk Dereli 2. kategoride yıllarca beklemek zorunda kaldığı için hakemliği bıraktı, 1. kategoriye bile çıkamadı. Kendilerine görev verilen hakemlerimiz elbette yükselme potansiyeline sahip ama şu anda 2'nci ve 3'üncü kategorideler. Zaten bu maçlar da onların bu düzeyine denk geldiği için veriliyor. Bu kadar basit gerçekleri bilmeden gazetecilik yapmaya çalışıyoruz. Vah ki vah! İki satır da profesyonel hakemlik konusu için etmek gerekli. Önce bu yeni bir olay değil, uzun yıllardır üzerinde çalışılıyor. Ancak zorlukları çok ve yapılamaz görüşü daha ağır basıyor. O nedenle futbolda ve hakemlikte her bakımdan bizim önümüzdeki ülkelerde bile denenmedi. Tamam, komplekse kapılmayalım, belki biz başarırız ama dediğim gibi işin çok zor yanları var. Belki de bunun için her gazetede devrim diye verildi. Ancak böylesi derin ve ağır anlamlar taşıyan kavramları ucuzlatmayalım. Ortada devrim filan yok, çekingen biçimde atılan deneme adımı var, o kadar!
<< Önceki Haber Sen ağla Gana, hepimiz dayanacağız Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER