Anayasa Mahkemesi, halkoylaması sürecindeki anayasa paketiyle ilgili kararını vermek üzere. Öncelikle üyesi
Fulya Kantarcıoğlu'nun durumunu netleştirmesi gerekiyor.
Fulya Hanım, eski
Adalet Bakanı Seyfi Oktay'la görüşmesi üzerine tatmin edici açıklamalar yapamadı. 'Teknik bilgi verdim' savunması çok inandırıcı bulunmadı. Zaten medyaya yansıyan ve tarafların kabul ettiği görüşmenin içeriği Kantarcıoğlu'nu doğrulamıyor. Eski Bakan kıdemli
hukukçu Oktay,
İzmir,
Uşak ve Almanya'da
anayasa değişiklikleri hakkında konferanslar verdiğini belirtiyor. Fulya Hanım, Oktay'dan, sunduğu tebliğleri göndermesini talep ediyor. Söylenenin aksine eski Bakan'ın '
mahkemenin ufkunu açacak' görüşlerinden yararlanılması söz konusu!
Oktay, Meclis'te paketin geçtiği aşamalarda
Anayasa Mahkemesi üyesi Kantarcıoğlu'yla görüşmeye devam ediyor. Mesela parti
kapatma ile ilgili maddenin düşmesinden bahsediyor. "Şimdi önemli bir madde düştü, ben bunu sizinle tartışmak istemem de telefonda." diyor Oktay. Burada can alıcı ifade, telefonda meseleyi çok uzatmak istememesi. Farklı bölümlerde Fulya Hanım'ı 'bu ara biraz fazla rahatsız edeceğini' dile getiriyor. Medyaya yansımayan müzakerelerde neler konuşuldu acaba?
Oktay-Kantarcıoğlu diyaloğunda dikkat çeken iki husus daha var. Birincisi ihsas-ı rey, yani Kantarcıoğlu'nun önüne gelmesi muhtemel bir
dosya hakkında önceden oyunu belli etmiş olması. Hatta neredeyse mahkemenin kararıyla ilgili garanti verme noktasına geliyor. Bugüne kadar hiç 7'ye 4'te kalmadıklarını, hep daha yüksek oylarla karar verdiklerini ısrarla söylüyor. İkinci nokta ise Oktay'ın 6'ya 5 telkinleri. Eski Bakan, dosyanın esasına girmeden yürürlüğü durdurmanın gündeme alınabileceğini ve bunun 6'ya 5'le çıkabileceğini anlatıyor. Fulya Hanım, yürürlüğü durdurma kararının Anayasa'ya aykırı olduğunu şu cümleyle
itiraf ediyor: "Özel bir hüküm yok, biliyorsunuz Anayasa'da yürürlüğü durdurma yok. İçtihatla uygulamaya soktuğumuz..." Seyfi Bey, "Şimdi bu konuda da mı içtihat gerekli, yani." diye üsteliyor. Kantarcıoğlu, tereddütte kalıyor: "YD (Yürütmeyi Durdurma) konusunda,
oy oranı konusunda bir şey hatırlamıyorum. Ama esas 7'ye 4 olunca, bu da onun içinde bir karar, ne düşünülür, nasıl içtihat olur, onu bilemiyorum."
Oktay,
vakit geçirmeden CHP'nin o günkü lideri Deniz
Baykal'ı arayarak gelişmelerden haberdar ediyor. Baykal, telefonla nabız tutmasını istiyor, Oktay ise "Bizzat konuşmak lazım." şeklinde
itiraz ediyor. Yani telefonun çok güvenli olmadığının farkında. Acaba yüz yüze neler konuşuldu? Konu burada da 6'ya 5'e geliyor. Oktay, "Bir kez daha görüşülecek o yürütmeyi durdurma kararı?" diye bilgi verince Baykal tasdik ediyor: "3'te 2 değildir. Görüşülecek,
evet tamam."
Söz konusu diyaloglar okunduğunda üç şey net biçimde ortaya çıkıyor. Bir,
Fulya Kantarcıoğlu anayasa değişikliği konusundaki oyunu belli ediyor. İki Baykal ve Oktay ikilisi Fulya Hanım üzerinden mahkemeye yeni ve hukuksuz başka bir uygulamayı dikte etmeye çalışıyorlar. Fulya Hanım bu girişime kapalı bir tutum sergilemiyor. Üçüncü ve belki de en önemlisi mahkemenin nabzını tutmak için onu
casus gibi kullanmak istiyorlar. Baykal, mahkeme üyelerinin moralini ve tepkilerini sorunca Oktay, telefonda olmayacağını, bizzat görüşmek gerektiğini belirtiyor.
Fulya Hanım
casusluk teklifini kabul etmemiştir. En azından yakın zamanda Osman
Paksüt'le ilgili yaşanan olay caydırıcı olmuştur. Paksüt, mahkemenin gizli bilgilerini
Ergenekon sanıklarıyla paylaştığı için üye arkadaşları karşısında mahcup olmuştu. Yine de Fulya Hanım hakkında diğer üyelerin içine kurt düşmüş olmaz mı? Onun yerinde olsam feragat edip çekilir, oylamaya yedek üyenin katılmasını isterdim.