İSPANYA yeni bir etnik milliyetçi dalga ile karşı karşıya; Katalunya
bölgesinde yükselen bir etnik milliyetçi dalga...
Ya da mikro milliyetçilik...
Madrid’deki Sosyalist
Zapatero hükümeti, etnik milliyetçilikler radikalleşmesin düşüncesiyle özerklikleri artırmıştı. Katalanların kendilerini “ulus” olarak nitelemelerini, Madrid’le
bütçe ilişkilerinin gevşemesini resmen kabul etmişti mesela.
Ama bunlar Katalan milliyetçiliğini tatmin etmedi!
Öyledir, “başlangıçtaki talepler” zamanla kanıksanır, daha fazlası istenir.
Katalanlar 2006’da “Katalunya bölge anayasası”nı hazırladılar. 7 milyon nüfuslu Katalunya’da
İspanyolcanın yanında
resmi dil olan Katalanca, artık “tercihli resmi dil” olacaktı mesela...
Sosyalist
Başbakan Zapatero buna da karşı çıkmadı.
Fakat muhalefetteki muhafazakâr Halk Partisi,
dava açtı ve
İspanya Anayasa Mahkemesi, bu tür maddeleri iptal etti. (
Milliyet, 30 Haziran 2010)
Katalanlar kitlevi protestolara hazırlanıyorlar; daha da milliyetçi olacaklar bu süreçte!
Nereden nereye?
Siyaset bilimi kitaplarında İspanya, “özerk bölgeleri bulunan üniter devlet” olarak tanımlanır. Çünkü özerk bölgeler ve kültürel özerklikler var, ama İspanya Anayasası’nın 2. maddesi “bir ve bölünmez İspanyol milleti”nden bahseder. Devletin temel fonksiyonları da genel üniterlik ve yerel özerklik ilkelerine göre düzenlenmiştir. (John McGarry, The Politics of Ethnic Conflict Regulation, sf. 218)
Zamanla özerklikler adım adım genişlediği için artık “federasyonlaşan İspanya”dan bahsediliyor! (Akın Özçer, Çoğul İspanya, sf. 547)
Duygulardaki kopuş belki daha önemli: Terörizme hiçbir zaman itibar etmeyen Katalanlar, etnik Katalan kimliğiyle birlikte milli İspanyol kimliğini de benimsedikleri için uyumun örneği olarak gösterilirdi. (David
Miller, Citizenship and Nationality, sf. 114)
Şimdi ise Katalan milliyetçiliği ayrılma yönünde yürüyor; “İspanyolca” olan temel resmi dili ikincil duruma itmenin, özerkliği federasyondan da öteye geçirmenin yollarını arıyorlar!
Bir izah tarzı, yüksek
ekonomik refahın özgüveni artırarak etnik milliyetçiliği güçlendirmesidir.
Bazen de
yoksulluk besliyor etnik milliyetçiliği!
Türkiye’ye gelince...
Klasik modernleşme teorilerine göre ‘aydınlanma’ ve ‘sanayileşme’ sayesinde bu tür kimlikler zamanla “ulus” içinde eriyip gidecekti... Bunun başarılı örneği
Fransa’ydı. 1789’da Fransa
halkının üçte ikisi
Fransız devrimcilerinin dilini anlamıyordu! Bugün Fransa’da kayda değer bir ayrılıkçı kimlik yok.
Türkiye’nin en büyük sorunu ise bu sorun. Türkiye, ‘aidiyet’ duygularında ve dilde Fransa gibi birlik sağlamak için iki yüzyıllık zamana ve
erken sanayileşme, erken eğitim gibi sosyolojik dinamiklere geçmişte sahip olamadı.
Türkler de
Kürtler de artık kitlevi
ölüm facialarına ve felaketli yıkımlara yol açmadan nasıl bir çıkış yolu bulabileceklerini düşünmeliler.
İspanya’da iç sınırlar tarihen bellidir; o sınırlar içinde dil ve özerklik kararları oluşuyor.
Ya bizde?.. Dünyada Türkler ve Kürtler kadar iç içe geçmiş iki kimlik yoktur.
Silahın nelere yol açtığı Yugoslavya’da görüldü.
PKK mutlaka
silah bırakmalı...
Ondan sonra demokratik süreç; zamanla, kendi yolunu bulmalıdır. Aklın yolu bu.