Bu yazının başlığı "Teşekkürler Abdullah Ağabey" olabilirdi ama o zaman yarısını anlatma sıkıntısı doğacaktı.
Quaresma ile ilgili ilk gelişmeler de bu yazıda ele alacağımız konusunun kapsamı içinde. O nedenle başlığımız böyle.
Aklı başında insanlar için artık bıktırıcı bir hal almış olan GS-FB
rekabetini hâlâ güzel kılmaya çalışan insanlar da yok değil.
Abdullah Kiğılı bunlardan biri. İki taraf yöneticilerinin de çılgın davranışlardan kaçınmayıp tam tersine en
küçük yangına bile dev körüklerle gittikleri ortamda onun gibilerin varlığı büyük bir şans.
Bu konuyu benden önce Sabah'ta Levent Tüzemen arkadaşım da yazdı. Kiğılı'nın bu güzel girişimini övdü. Belki başka yazıp söyleyenler de olmuştur, bağışlasınlar. Gereken desteği vermek de bizim görevimizdir.
Bu işi en iyi bilenlerden biri olan A.Kiğılı, GS ve FB'nin
ürün satışı konusunda ortak hareket etmelerini
öneriyor. Böylece bir yığın masrafa ortak olup gelirlerini artırma olanağı bulacaklar.
İlk bakışta da sonrasında da kesinlikle doğru, mantıklı ve geçerli bir öneri. Ancak sözkonusu olan GS-FB rekabetiyse öncelikle
akıl firar ediyor; mantık ve sağduyuyu ara ki bulasın! Rakibini mahvetmeyi temel amaç edinen ve bu arada kendisinin de perişan olmasına aldırmayan
hastalıklı rekabet anlayışı, bu güzel işbirliğini engelliyor.
O kadar ki ezeli rekabetin 100. yılı gibi müthiş bir imkân ortaya çıktığında bile taraflar kıllarını kıpırdatmıyorlar. Oysa yapılabilecek dünya kadar iş vardı ve bunların maddi manevi getirileri de hiç yabana atılmayacak düzeyde olabilirdi. Bu kapsamda "Beş kıtada FB-GS maçları yapılabilir" önerimizi hatırlayan okurlarımız olacaktır.
Kavgadan ve düşmanlıktan başka birşey bilmeyen hasta bir ortamda A.Kiğılı gibi sevgi dolu, geniş vizyonlu, insani nitelikleriyle rakibinin bile saygısını kazanmış kişilerin varlığı büyük bir
nimet. Ona geçit vermemeye kararlı hasta ruhlara karşın inatla elinden geleni yapmaya çalışıyor Kiğılı. Biz de onu yürekten destekliyoruz.
Yazımızın Quaresma bölümü de biraz bu konuyla ilgili. Daha doğrusu Beşiktaş'ın bu tarihî
transferinin ürün geliri boyutu üzerinde durmak istiyoruz.
Transferin gerçekleştiğinin öğrenilmesinin hemen ardından Mehmet Ayan kardeşim beni aradı, "Abi, malum palavralar şimdi ortalığı kaplar" diye... Haklıydı. O palavralar, Portekizli yıldızın
forma satışından elde edilebilecek paralarla ilgiliydi.
Bu konuda sınır tanımayan medyanın bir bölümüne göre Quaresma'nın transfer bedelini olmasa bile en azından yarısını bu ürün satışlarından çıkarmak mümkün olabilirdi. Oysa bununla ilgili gerçekçi
hesap Anelka özelinde
İbrahim Altınsay tarafından yapılmış ve elde edilebilecek gelirin 300 bin dolardan fazla olamayacağı ortaya çıkmıştı. (O da ancak Anelka'nın 1 sezonluk primine yeterdi!)
Dedim ya sınır tanımayan bir medya kesimi var, onlar biliyorlar ki bu tür palavralar vatandaşın hoşuna gidiyor, sallayıp duruyorlar. Quaresma'nın forma ve öteki ürün satışlarıyla ilgili olarak aynı müsamere sergilendi. (İlk gün satıldığı ileri sürülen ürünlerin herbirinin işleminin 1 dakikada tamamlandığını düşünseniz bile 1 aydan fazla süre gerekir!)
Üzerinde durduğumuz nokta bu palavralar değil, kulüplerin yapmaları gereken daha dünya kadar iş var sözkonusu gelirlerin artırılması için. Bunlardan biri ve şimdilik en önemlisi A. Kiğılı'nın önerisi. Satışın artırılması için kulüplerin güçlerini ve imkânlarını birleştirmeleri lazım. Birbirlerine karşı düşmanlıktan gözleri kararmış durumda; kendi çıkarlarına olan önerilere bile karşı çıkabiliyorlar.
Taraftarlar bu konuda tepkilerini ortaya koymalı..