Üst direği de kaldıralım


‘Aklı yaşta değil baştadır’ ne güzel bir kelamdır. Açık fikrililik de akılının temel parçalarından biri değil mi! Bilirsiniz 70 yaşında pırıl pırıl akıllar da vardır, 18 yaşında dogmalara teslim olmuş düşünce fakirleri de. Söyleyeceklerimin yaş ayrımcılığı olmadığını bilin diye söylüyorum. Bunun yaşla değil çağlarla alakası var çünkü. Sepp Blatter tayfasının tutucu akılsızlığının yaşla bir ilgisi yok. Onların kafaları hep öyle çalışır. 7’sinde de 70’inde de... Lampard ve Capello’nun ‘Video teknolojisini kullanalım artık’ haykırışına Blatter’in verdiği cevap ise onun sadece bağnazlığını değil, yönettiği futbolun sihrini, şahaneliğini anlamadığını da gösteriyor ne yazık ki! ‘İnsanlar hakem hatalarını da konuşmayı seviyor’ Bu maçta Mesut’u, lider Klose’yi ya da Müller’in harika performansını değil hakemi konuşmak zorunda bırakılıyor desek herhalde daha doğru olur. Sepp Blatter tayfasının futbola bakışı işte bu. Bunun bugünün teknolojisi ve insan kaynağı açısından açıklaması yok tabii. İki korner direğinin yanında duracak 2 hakemle bu çözülebilir. Ama Blatter 30 metre geride ofsayt kovalayan yardımcı hakeme Adidas’ın 5 kat hızlı topunu takip etme görevini vermeyi tercih ediyor. Top daha hızlı gitsin, oyuncular daha hızlı ve iki katı mesafede koşsun, maçlar 29 kamerayla çekilsin, stadda görüntü tekrarlansın... Ama hakemlik aynı kalsın... Bunun adı en hafifinden kötü niyettir. Futbolun sihrini, şahaneliğini anlamayanların yobazlığıdır. Madem tartışma bu oyunu seyrettiriyor. O zaman üst direği de kaldıralım. Bakın o zaman nasıl tartışılıyor. Saçmalamayayım değil mi? E onlar da saçmalamasın... Diğer ligler ne olacak? Hemen başta söyleyeyim. Ben de hakem sayısını artırarak video teknolojisine gerek kalmayacağını düşünüyorum. Ama video olacaksa da çok büyük bir sorun değil. Bu teknolojye karşı çıkanlar ‘Peki alt liglerde ne olacak diye soruyor?’ Aynen devam edecekler. NFL’de video teknolojisi var. Bütün Amerikan futbolu maçlarında var mı? Wimbledon’da 19 kort var. Ama hepsinde çizgi teknolojisi (eagle eye) yok. Süper Lig seviyesini üzerinde bu teknolojiyi zorunlu kılarsınız hiçbir sorun kalmaz. Ama yenilgilere mazeret arama seçeneği sizin için adaletten daha önemliyse o zaman söyleyecek bir şey yok... Devşirme değil Almanyalı Mesut Özil’e devşirme diyorlar. Değildir. Mehmet Aurelio’ya da devşirme diyoruz. O da değil. Mesut orada doğmuş büyümüş okullarına gitmiş. Orada, onlar gibi yetişmiş. Arada bir sapma olmamış. Dolayısıyla bir devşirme durumu yok. Mesut futbol açısında yüzde yüz Almandır. Kimlik açısından da Almanyalı bir Türk. Ya da Türk kökenli Alman. Marco ise Brezilya’da doğmuş, yetişmiş, gelişimini tamamlamış. Türk tedrisatı almamış, bize göre şekillenmemiş. Biz onu alıp Türk yapmış ismini de Mehmet koymuşuz. Dolayısıyla (kötü anlamını unutup tarihi anlamına bakın) Aurelio bir ‘dönme’dir. Teknik direktör her şeydir Ezel’in hakikaten şahane oyuncusu Barış Falay’ı (Kerpeten Ali) seyrettim Not Defteri’nde. Daha önce yine Fuat Akdağ ve Rıdvan Dilmen’in konuğu olan Kenan İmirzalıoğlu’nun beni içine düşürdüğü şaşkınlıkla motive oldum. Açıkça itiraf etmem gerekir ki, İmirzalıoğlu futboldan gelmiş ya da gelmemiş futbol yorumcuları arasında rahatlıkla ilk beşe girer. Üstada bir kez daha hayran oldum. Bu motivasyon işe yaradı. Barış Falay da çok iyiydi. Zira başka bakışlar zihin açıyor. İçine hapsolduğumuz klişelerin kırılmasında fayda sağlıyor. Şık bir laf etti Falay; “Ben tiyatro, sinema ve futbolu birbirine çok benzetiyorum. Bunlar da futbol gibi iyi oyuncularla oynanır”. İtiraz etmek mümkün değil. Oyunu oynayan asıldır. Sonunda seyrettiğin odur. Ama işin derini de var kuşkusuz. Sıradan bir insanı, abartmıyorum mesela beni Oscarlık bir filmde başrol değilse de yardımcı rolde aday yapacak derecede iyi yönetmenler vardır. Ama bana Pacino’yu, de Niro’yu verseniz Zort TV’de yayınlanacak bir dizi çekemem. Yani bir nevi Domenech durumu... Futbolda da durum aslında biraz budur. Müller yıldız değil mi? Bugün bu kupada yıldız yoki futbol oynamıyor diyen zevat, 98’de aynı şeyi söylüyordu. Zidane’ı, Thuram’ı, Carlos’u, Suker’i, Salas’ı ve daha nicesini kötü ilan etmişlerdi. Bugün de 20 yaşında ortalığı yıkan Müller’i göremiyorlar. Mesut’u, Tevez’i, Villa’yı Suarez’i vs vs. Açık olalım. Bu durum futboldan futbolcudan kaynaklanmıyor. Bu tamamen herşeye çabucak ulaşabilen modern çağ insanının mutsuzluğudur. İnsan maalesef efsaneler olmadan, hayalgücü olmadan mutsuz bir varlık oluyor. Her akşam antrenmanına kadar izlediğin adamları beğenmemek bundan. Yoksa bu kupa en iyisidir, hiç kuşkunuz olmasın. Her yeni kupa en iyiysi olmaya devam edecektir. Soru şu: Biz iyi miyiz? Biz mutlu muyuz? Biz kadir kıymet biliyor muyuz? Hakeme dua etmeliler İngilizler aslında hakeme dua etmeli. O pozisyon için isyân ediyorlar, ama aslında teşekkür etmeleri lazım. Bu pozisyon olmasaydı rezalet futbolu konuşmak zorunda kalacaklardı. Şimdi ‘O gol olsaydı maçı çevirirdik’ hayaliyle avunabilecekler. Ve asıl önemlisi bu doğru olsa bile, daha büyük bir düşman olan Arjantin karşısındaki muhtemel rezaleti yaşamayacaklar. Düşünsenize Maradona’nın çalıştırdığı bir takıma kaybetmek ne korkunç bir son olurdu. Paul Simon nerede? Graceland neden yok? Hasta mı? Kapanışta mı çıkacak? Geçen yıl bir TV programında izlemiştim. İyiydi. Art Gurfenkul’la Kanada Turu’na çıkacaktı, Art’ın hastalığı nedeniyle ertelenmişti. Sordum soruşturdum bir sorun görünmüyor. Ve eğer sorun yoksa, Güney Afrika müziğini geniş kitlelere tanıtan adam neden şu ana kadar ortalıkta yok? Shakira’ya itiraz edilmez, kabul de Paul Simon da olmazsa olmuyor yani...
<< Önceki Haber Üst direği de kaldıralım Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER