Herkes kafayı,
Öcalan'ın,
PKK'nın veya ona bağlı örgütlenmelerin (BDP-KCK gibi) temsiliyeti ve muhatap alınması ile bozmuş durumda.
Varılan sonuçlar, eski MİT'çiler ve medyanın anlı şanlı köşeleri dahil aynı:
-Öcalan ve PKK, bir şekilde muhatap olarak alınmadan bu sorun çözülmez.
Şimdi size bin tane tanınmış
Kürt'ün adını sayabilirim.
Aydın,
işadamı, ağa, siyasetçi, hoca vs... Hatta "Kürtçü siyasetin ideologu..." Hatta Şeyh Said'in torunu vs... Her biri
deve dişi gibi adam.
Bunlar olmadan
Kürt sorunu çözülür mü, çözülür.
"-Ama PKK ve Öcalan olmadan olmaz!"
Hikmet Çetin Kürt'tü.
Kamuran İnan Kürt'tü.
Abdülmelik
Fırat Kürt'tü.
Dengir Mir Mehmet Fırat Kürt'tü.
Saymaya devam edelim mi?
Bayram Bozyel Kürt.
Mazhar Bağlı Kürt.
Kemal Burkay Kürt.
Ümit Fırat Kürt.
Altan Tan Kürt.
Ahmet Türk Kürt. (DTP eski eş başkanı)
AK Parti'nin 70'e yakın milletvekili Kürt.
Korucuların tamamı Kürt.
Hizbullah'ın çok büyük kısmı Kürt.
Fethullah Hocaefendi'nin bağlıları bölgede Kürt çocuklarına
emek veriyor.
Diyarbakır'ın, bölgenin diğer illerinin ticaret sanayi odaları başkanları Kürt.
Diyarbakır
MÜSİAD Bakanı Vahdettin Bahadır Kürt.
Böyle tanınmış binlerce Kürt...
Bunlara sormadan Kürt meselesini çözmeye kalksanız, olabilir mi?
Olabilir.
Sorsanız iyi olur da "Sormadığınız takdirde Kürt sorunu çözülmez" gibi bir yargıya da gidilmez.
Gelin bu soruyu bir de Öcalan ve PKK için sorun bakalım:
-PKK onay vermeden Kürt sorunu çözülür mü?
İçinden konuşan, dışından konuşan birçok çevre bu soruya;
-
Hayır mümkün değil, cevabı verecektir.
Bunun tek açıklaması vardır:
-Silah.
Adamlar
silahı dayadı ve herkesin zihnini ipotek altına aldı.
Başbakan "
Savaş baronları" diyor ya, bunun bölgedeki gelenek içinde adı "PKK Ağalığı"dır.
Ağalar, eski usulde gene de sınırlı bir alanı
kontrol ederlerdi, şimdi "Öcalan ve PKK ağalığı", tüm bölgeyi, hatta,
İstanbul -
Ankara gibi merkezlerde yer alan bir çok zihni abluka altına almış durumda.
PKK ipoteği altına giren bir Kürt sorunu...
Bu, Türkiye'nin felaketi. Türkler'in ve
Kürtler'in birlikte felaketi.
PKK-BDP ilişkisi malum.
BDP'nin Kürtler içindeki
oy oranı, eski eş başkan Ahmet Türk'ün açıklamasına göre yüzde 25. Yani Kürtlerin yüzde 75'i PKK'dan yana değil.
Ben de inanıyorum ki, en az bu yüzde 75'lik Kürt topluluğu, bir PKK hâkimiyeti altında yaşamayı istemiyor.
BDP'li belediyelerin bölgeye getirdiği düzen, gittikçe ağırlığı artan bir totaliterliği içeriyor.
Bunu kim ister?
Biz Türkler olarak, başında hangi Türk olursa olsun, "Tek parti diktatoryası"nı ister miyiz?
Oysa şimdi bölgede, ilan edilmemiş bir "Tek parti diktatoryası" hüküm icra ediyor. Yakında "
demokratik özerklik" adı altında o totalitarizme doğru bir adım daha atılırsa görün siz, mengenenin gün gün nasıl sıkıldığını...
Şu anda, KCK örgütlenmesinin, seçimle gelen belediye başkanlarını bile PKK mengenesi içine aldığı bilgileri geliyor.
Ben diyorum ki:
Türk, Kürt, aydınlar, siyasetçiler, işadamları, dini gruplar ve
halk... Herkesin zihnini PKK ipoteğinden kurtarmadan, Kürt sorununa sağlıklı çözümler getirmek mümkün olmayacaktır.
PKK ipoteği, Öcalan,
Kandil ve
Avrupa ayağının
şeytan üçgeninde oluşan bir ipotektir.
Silahı acımasızca kullanan bir ipotektir. Şimdi
sivil alanları bile ateşe vermeye yönelen bir ipotektir.
Kürt halkının mağduriyetlerini ortadan kaldıracak adımlar süratle atılmalı, devlet bu yönde kararlılıkla ilerlemeli.
Ama bunun hemen yanında, "Silah"ın hükmediciliğine son verecek bir kararlılık da sergilenmeli.
Hatta PKK hiç muhatap alınmamalı.
BDP ise, PKK'dan bağımsız, rüştüne ermiş, silahı ve PKK ipoteğini dışlayan bir siyasetçi grubu ise dikkate alınmalı.
Devlet, görecekse, Kürtler'in tamamını gören bir temsiliyete imkân sağlamalı.