“Günah benden gitti!” sırası Erdoğan’da mı? (4)


Hamaset değil cesaret vakti! İnternet gazetesi T24’deki son yazısına bu başlığı koymuş Oya Baydar. Benim de duygu ve düşüncelerimi yansıtan bu yazının geniş özetini, dört günlük dizinin sonuncusu olarak köşeme alıyorum. * * * Cafcaflı sözlere, vatan-millet edebiyatına, kanla boyanmış bayraklara, “kanları yerde kalmayacak” ezberine, asalım keselim efelenmelerine, yüreğimiz yanıyor teranelerine, yirmi beş yıldır duymaktan usandığımız boş hamasete değil; Türküyle, Kürdüyle, siyasetçisi, parti yöneticisi, cumhurbaşkanı, başbakanı, vekili, milletvekili, ordusu, askeri, komutanıyla, dağda savaşanı, hapishanede yatanı, yazarı, sanatçısı, aydını, işçisi, köylüsüyle cesarete, sadece cesarete ihtiyacımız olan günlerdeyiz. Mehmetçikleri ya da Kürt çocuklarını birbirlerine kırdırma, ölüme gönderme, ölme ve öldürme cesaretinden söz etmiyorum. Hayır! Sözünü ettiğim cesaret; savaşma, kan dökme, zulmetme ve zulme direnme cesareti değil. Şimdi “cesaret” yepyeni bir anlam kazanıyor. Cesaret, kendi çıkar ve hesaplarımızı aşmaktan, kendi ezberimizi bozabilmekten, artık mide bulantıları veren siyasetçi ağızlarını, kitleleri tahrike yönelik söylemleri bir yana bırakmaktan; ufukları kendi kısa vadeli iktidar ve çıkarlarıyla sınırlı Kürt ve Türk şahinlerinin, siyasetçilerinin veya liderlerinin tehdit ve hamasetlerine kulak tıkayıp gerçek çözüm yollarını korkmadan önermekten, kitlelere anlatmaktan ve acilen uygulamaktan geçiyor. On yıllardır kabartılan milliyetçilik dalgalarıyla boğuşan, iki yanlı milliyetçiliğin ve militarizmin salvo ateşi altında karşılıklı nefret söylemleri ile beslenen geniş halk kitleleri, doğuda da batıda da, artık bu savaşı durdurun diyor. Buradan Türk ve Kürt herkese; liderlere, yöneticilere, siyasetçilere, komutanlara, yetki ve sorumluluk sahibi herkese siyasetin değil vicdanın sesiyle seslenmek istiyorum! Benim, şu internet gazetesi köşeciğinde haftada bir defa birkaç satır yazmaktan başka gücüm, imkânım yok. Oysa sizler isteseniz, gözyaşlarınız timsahın değil acının gözyaşlarıysa gerçekten, bu savaşı durdurabilirsiniz. Cesaret ve hamaset nutukları atmak yerine gerçekten cesur olabilseniz, halkların arasına sokulan kanlı kamayı çıkarıp yarayı iyileştirebilirsiniz. Çözümün nerede olduğunu, varılan noktada neler yapılması gerektiğini biliyorsunuz; ama korkularınızı, ezberlerinizi, sınırlarınızı aşamıyorsunuz. Benim ne iktidar, ne sandık, ne oy, ne liderliği yitirmek, ne küfür işitmek, ne de can korkum var! Sizlerin “hain” ilan edilme, iktidardan olma, oy kaybetme, oy kazanma, liderliğinizin önderliğinizin zayıflaması kaygılarıyla söylemeye cesaret edemediğinizi ben söyleyeyim: Atılacak ilk acil adım; legal Kürt siyasal hareketi, örneğin BDP aracılığıyla İmralı ve gerekiyorsa Kandil’le, yetkili kişiler düzeyinde acilen temas kurmaktır. Hem de öyle gizli kapaklı değil, kamuoyunu da bilgilendirerek. Eğer iki tarafın da bire kadar kırıldığı, onarılmaz maddi manevi enkaz bırakan bir Pirüs zaferi istenmiyorsa, barışın görüşmekten, konuşmaktan, uzlaşmaktan geçtiği bilinen bir gerçektir. Bu, “eşkıya ile pazarlığa oturdular, vatanı satıyorlar” yaygarası koparacak olanların iddia edeceği gibi PKK’nin değil, Türk-Kürt, asker-sivil barışı sağlama cesareti gösterenlerin tümünün zaferi olacaktır. Bu bir teslimiyet değildir, yenilgi hiç değildir; aksine, güçlülük belirtisidir ve sorumlu politikadır. Bu satırlar yazılırken Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, çözüm için bütün iyi niyetli önerilere açığız, hepsini değerlendireceğiz, diyor. Biliyorum, bana soran yok, ama ben düşünüp de söylemeye cesaret edemeyenler adına yurttaş sorumluluğumla en iyi niyetli önerimi yapıyorum işte: İmralı muhatap alınmalı, eş zamanlı olarak lafta değil gerçek bir ateşkes sağlanmalı, silahlar susmalı, sınır içi ve ötesi operasyonlar hemen durdurulmalıdır. Türk ve Kürt çocukları ölürken, Kürt ve Türk insanlar kan ağlarken barış konuşulamaz, barışta buluşulamaz. Nâzım’ın o çığlık gibi Vatan Haini şiirini de hatırlayarak: Vatan bu kan, savaş, ölüm, kardeş kavgasıysa; mezarlar, şehitler, ölüler, acılarsa vatan; vatanseverlik bu ülkenin evlatlarını hiç uğruna ölüme göndermekse, ben insan haini olmayı reddediyorum ve vatan haini olma cesaretini gösteriyorum. * * * OKURLARA DUYURU Bu köşeyi yarından itibaren Güney Afrika’ya, Dünya Kupası’na, bir başka deyişle futbola taşıyorum. Ama tabii bundan önceki kupalarda olduğu gibi, futbolla birlikte Güney Afrika’da da yazacak bir çok şey bulacağımı ümit ediyorum. Saygılarımla, Hasan Cemal.
<< Önceki Haber “Günah benden gitti!” sırası Erdoğan’da mı? (4) Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER