Aynı ayıbı ben de yaptım.
Dünya Kupaları’ndan birinde (galiba 1998) Afrikalı
futbolcuların performansını vurgularken, Yamyamları gördünüz mü diye bir cümle yazdım.
Sabahın köründe...
Deniz
Gökçe aradı.
“Yakışıyor mu” dedi. “Bari sen yapma.”
Nasıl utandım, nasıl mahçup oldum anlatamam. Bir daha da o lâfı kullanmadım.
***
Şimdi bakıyorum, yamyam aşağı yamyam yukarı... Medyamız bu kelimeye saplanmış... Vuvuzela’lı tribünleri yöresel danslarla süsleyen o şirin insanlara ve sahada ter döken futbolculara yamyam deniyor.
Irkçılıktan da öte bir şey.
Lütfen yapmayın.
Yamyam demeyin.
***
Kaldı ki, yamyam dediğiniz o insanlar, Avrupalı’dan daha nazik, yamyam dediğiniz o futbolcular, Avrupalı meslektaşlarından daha centilmen, daha disiplinli, daha terbiyeli...
Hakem’le dalaşmıyorlar, karara hiç
itiraz etmiyorlar,
rakip futbolcuya öfkeyle yaklaşmıyorlar...
Böyle yamyam olur mu?
Bazılarının puanları bile
gasp edilmiştir, bazı pozisyonlarda alenen hakları yenmiştir, daha da yenecektir.
Ama Avrupalı gibi şımarık olmadıkları için, başları hep öndedir. Efendi insan yamyam olur mu yahu?
Lütfen yapmayın.
Yamyam demeyin.
Bâri bundan sonra demeyin.
(Not: 12 yıl rötarla da olsa, Deniz Gökçe’ye teşekkür ediyorum.)