Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan, medyanın
terör haberlerini ele alış ve sunuş biçiminden şikâyetçi oldu. İçişleri Bakanı Beşir
Atalay da
İstanbul’da medya mensuplarıyla bir araya gelerek,
terör örgütünün amaçlarına
hizmet eden yayın yapılmaması gerektiği mesajını verdi. Başbakan’ın üslubu ve toptan suçlayıcı ifadeleri ayrı bir
tartışma konusu oldu.
Konuya terör-medya ilişkisi açısından bakarsak...
Terör ve medya
Terör, şiddet içeren bir
propaganda yöntemidir. Terör örgütleri, varlıklarını silahlı propaganda ile duyururlar ve bu yolla
hedef otoriteyi zayıflatmaya ve
yandaş bulmaya yönelirler.
Bu amaçla
terör örgütleri,
eylemlerinin ses getirmesi için en medyatik eylem biçimini, zamanını ve yerini seçmeye özen gösterirler.
Terör örgütünün politik amacına ulaşması için yaptığı kanlı eylemin duyulması, çoğu kez eylemin kendisinden daha önemlidir. Bu nedenle de terör örgütü yaptığı vahşetin medyaya yansımasını ister.
Terör örgütü, bir kez eylem yapar, medya bunu tekrar tekrar yayımlayarak çoğaltmış olur. Terör örgütü bu şekilde medyanın “çarpan” etkisinden yararlanır.
Medyaya
çağrı
Terörle mücadeled
e devlet yöneticilerinin, medya yöneticilerine çağrıda bulunmaları kullanılan bir yöntemdir.
11
Eylül saldırılarından sonra ABD Başkan Yardımcısı
Dick Cheney, Beyaz Saray’ın ayrıntılı fotoğrafları ve hükümetin istihbarat toplama yöntemleri hakkında haber yapılmaması çağrısında bulunmuştu.
Dönemin ABD
Ulusal Güvenlik Danışmanı
Condoleezza Rice, televizyon yöneticilerini arayarak
Usame Bin Ladin’in mesajları arasında şiddete yönelik kışkırtmalar ve şifreler bulunabileceği uyarısı yapmıştı.
Bu çağrılardan sonra CNN, NBC ve ABC televizyonları Afganistan’dan gelen haber ve açıklamaları canlı yayınlamayacaklarını,
kontrol edeceklerini duyurmuşlardı.
Nitekim,
11 Eylül saldırıları ve daha sonra İngiltere’deki metro saldırısından sonra ABD ve
İngiliz basınında kanlı görüntüler, cesetler yayımlanmadı. Türk basını, ne
PKK saldırılarında ne
El-Kaide' class='textetiket' title='El Kaide haberleri'>El Kaide bağlantılı İstanbul saldırılarında bu kurallara uymadı.
BBC ilkeleri
Terör-medya ilişkisinde her zaman
özgürlük-güvenlik çatışması tartışma konusudur. Haber verme sorumluluğu, halkın bilgi alma hakkı ile terör örgütünün amaçlarına hizmet etme arasındaki çok ince bir çizgi olduğu gerçektir.
Hükümetler yasal sınırlamalar yoluyla medyayı kontrol etmeye çalıştıkları gibi medya, devlet yöneticilerinin çağrıları veya kendiliğinden
gönüllü olarak ortak yayın ilkeleri belirleyebilir. İngiliz yayın kuruluşu BBC, “Terör Haberlerinin Sunulmasında Uyulması Gereken
Temel Kurallar” belirlemiş ve bu kurallar literatüre de geçmişti. (Daha fazla bilgi için; Zakir Avşar, Medyanın Terör Haberlerini Sunumu ve BBC Örneği,
Fırat Üniversitesi,
Ekim 2001)
BBC’nin belirlediği başlıca kurallar şöyle:
1- Ölüler saygıyla ele alınmalı, zorlayıcı nedenler olmadıkça yayınlanmamalıdır.
2- Yakın çekimden kaçınılmalıdır.
3- Kanlı sonuçlar üzerinde fazla durulmamalıdır.
4- İnsan hayatına ve onun acı çekmesine değer verilmelidir.
5- Terör haberleri, sorumlu bir şekilde verilmelidir; terörizmle ilgili rivayetlerin öldürücü olduğu unutulmamalıdır.
6- Ulusal güvenliği ilgilendiren konularda resmi sırlar yasası göz önünde bulundurulmalıdır.
7- Teröristlerle
mülakat, kamu çıkarı varsa yapılmalıdır, yapılmadan önce yayın politikası kontrolörüne başvurulmalıdır.
8- Teröristlerin reklam ve
tanıtım amaçlı gösterilerine BBC alet olmamalıdır.
9- Teröristlerin kullandığı dil, basın mensubununmuş gibi kullanılmamalıdır.
BBC,
Kuzey İrlanda ve IRA’yla ilgili özel kurallar da belirlemişti. Belirlediği genel ilkeler ise bunlar. Tabii bu kurallar, her ülkeye göre geliştirilebilir.
Türk medyası
Türk medyası da gönüllü biçimde terör konusunda yayın kuralları belirleyebilir. Demokrasi ve
basın özgürlüğü açısından basının gönüllü olarak terörle ilgili yayın ilkeleri belirlemesi;
sansür veya zora dayalı kurallar konulmasından çok daha yararlı ve etkili olur.