TSK
terörle mücadele amacına yönelik 1992 yılında uzman
çavuş alımına başladı. 1993 yılında teröre karşı operasyonel faaliyetler için Jandarma
Özel Harekât Birliği kuruldu. Bir hayli gecikmeli bir kararla ve ancak kamuoyunda oluşan baskıyla 2007 yılında, yine
terörle mücadele amaçlı altı komanda
tugayının kurulacağı açıklandı. Bu tugay, üç yıl aradan sonra nihayet bu yıl kısmen faaliyete geçti.
Şu anda, terörle mücadele denen yüksek yoğunluklu çatışma için yaklaşık 6.500 kişiden oluşan, biri Jandarma Genel Komutanlığı’na, beşi
Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na tahsis edilen altı
komando tugayı bulunuyor. Buna ek olarak, 1992 yılında başlatılan
uzman çavuş alımı ile oluşan
Genelkurmay Başkanlığı’na bağlı
Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda (ÖKK) görevli üç alay büyüklüğünde 1.000 profesyonel asker görev yapıyor. Böylece terörle mücadele amaçlı profesyonel birliklerin toplamı yaklaşık 7.500. ÖKK’daki uzman çavuşların öncülüğünde, yeni faaliyete geçen tugaydaki profesyonel birlikler, geçen hafta sıcak takip amacıyla
Irak sınırından yaklaşık 10 km. içeri girdiler.
Bölgede uzun yıllar görev yapmış bir askerî yetkili, terörle mücadelede daha etkin olmak için, sayıları 15 bini bulacak 10 profesyonel tugayın kurulması gerektiğine işaret ed
erken bu askerlere yakın tehdit ve ani saldırıda hava desteği sağlayacak 40 kadar saldırı helikopteri ve bu birlikleri taşıyacak ağır nakliye uçaklarına ihtiyaç olduğunu belirtiyor.
1993 yılında alımına başlanan uzman çavuşların, zaman zaman hangi görevlerde istihdam edildiklerini biliyor musunuz?. Yanıtını vereyim; ya
şoförlük ya da orduevi gazinolarında
garsonluk yapıyorlar!!!.
AK Parti Diyarbakır Milletvekili İhsan Arslan, bir televizyon programında, 60 bin Mehmetçiğin orduevlerinde çalıştığını söylüyordu. Bir yanda kanımızı emen, kaynaklarımızı kurutan,
ülkeyi ayrıştırma tehlikesiyle karşı karşıya getiren bitmez tükenmez terörle mücadele diğer yanda
hesapsız, kitapsız
silah alımları ve orduevlerinde çalıştırılan onbinlerce zorunlu askerlik hizmetini yapan erler.
Hesap sormayan siyasi otoriteler ve
Parlamento. Sonuç: rehavete kapılmış bir silahlı güç,
Şemdinli sınır birliğine saldıranları “Çoban” sanan bir tümen komutanı. Evlatlarını kaybeden ana babalar soruyor; “15 gün önce askere giden oğlumun hudutta ne işi vardı?,” diye.
Muhalefet umutsuz durumda; biri “
OHAL” isteyip, ülkenin ulusal çıkarını ilgilendiren bir konuda, iç
politika hesapları yapıp erken
seçim çağrısı yapıyor; diğeri, soruna çözüm için, “ulusal mücadele projesi hazırlanmalı,” diyor ama hiç inandırıcı olamıyor. Zira, Türkiye’de askerî
vesayet sistemini sonlandırma iradesine sahip değil. Bu vesayet sistemini kıracak olanlar siyasilerdir. Parlamentoda oturup, yasal reformları yapacaklar ve TSK’yı, demokratik bir ülkeye yakışır, hesap verebilen, kimi mensupları
darbe hesapları yapmayan, aslı işi olan
yurt savunmasına çekecek
kontrol edilebilir bir silahlı güç haline getirecekler. Böyle bir
siyaset anlayışı ancak demokrasiyi geliştirip, terörü en aza indirebilir.
Milli
Güvenlik Siyaset Belgesi ve Türk Milli
Askerî
Strateji Konsepti’ni okuyunca insan, sanki ülkede kanımızı emen terör yok da dış düşmanlarla sarılı bir ülke var hissine kapılıyor. Silah alımlarını inceleyin, çoğunun, “Bu hayalî düşmanları caydırmak,” için envantere girdiğini göreceksiniz. Artık hayalî düşmanlar mı desek yoksa başka hesaplar mı var bu alımların arkasında, o ayrı bir konu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a düşen, bu ağustos şûrasında, terörde ihmali olanlar ile darbe suçlamalarından yargılanmakta olanların TSK ile ilişiğinin kesilmeleri ya da açığa alınmalarını sağlamaktır.
Yaptırımın olmadığı yerde caydırıcılık olmaz, suç işlenmeye devam edilir.
Güney Kore hükümeti, Chon An adlı korvetin batırılması olayında sorumluluğu bulunan
Genelkurmay Başkanı General Lee Sang-eui’yi görevden alırken 25
subay hakkında
disiplin soruşturması açtı.
Güney Kore Sayıştay ve
Teftiş Kurulu, bazı ordu mensupları hakkında,
Kuzey Kore’nin bir saldırı düzenleyeceği olasılığının yüksek olmasına rağmen denizaltı denetimini güçlendirmek için yeterli önlemleri almadıkları için soruşturma başlattı ve bu soruşturma sonucunda ihmali olanlar görevlerinden el çektirildiler.
Bizde son örnek, Tugay Komutanı, “teröristleri
çoban sandım,” diyor, siyasi otorite ve muhalefetten çıt yok.
Siyasiler, vatandaş adına üzerlerine düşen hesap sorma görevini yerine getirmemekte ısrar ederlerse uçurumun kıyısında,
ölüm kalım savaşı vermeye devam ederiz.