Şu anda kimin yerinde olmak istemezdiniz sorusuna verecek tek cevabım var: Laurent Blanc. Olaydan bihaber olanlar için
özet geçelim:
Fransızlar, Tignes’deki ön
hazırlık kampından bu yana kaynıyorlar. Futbolcular kendi aralarında gruplara bölünmüş durumda ve hatta bu durum, basın toplantılarında “Aynı masada yemek yemiyoruz diye ona pas atmayacağım diye bir şey yok” şeklinde dile getirilecek kadar ayyuka çıkmış durumda. Cumartesi günkü L’Equipe gazetesi
takım içindeki huzursuzluğun aktörlerini detaylıca yazmıştı. Özet geçecek olursak, beklediği kaptanlığı alamayan Gallas’ın küserek takım içine ikilik sokması,
Ribery’nin
Zidane sonrası takımın saha içi ve dışı lideri benim havasına girmesi, kendisiyle aynı mevkide oynayan Gourcuff’ü çekemeyişi ve Domenech’e
baskı yaparak yedek kalmasını sağlaması; kaptanlık pazubandı kendisine teslim edilen Evra’nın bu sorumluluğu kaldıramayışı; kariyerinin dördüncü dünya kupasına yedek kulübesinde başlayan Henry’nin hayata küserek neredeyse kimseyle konuşmaması; Fransız Milli Takımı’na yıllar sonra girmeyi başaran Anelka’nın saha içinde
Fransa’nın oyununu yavaşlatması, egoist tavırlar sergilemesi; Raymond Domenech’in bütün bunları
kontrol edemeyişi ve turnuva sonrası görevin Laurent Blanc’a verileceğini açıklayarak Domenech’i sıfırlayan Fransa Futbol
Federasyonu’nun şahane zamanlaması...
Huzursuz, birbirini çekemeyen, birbirleriyle konuşmayan bir takımda ortada duran bombanın pimini çeken Anelka oldu. Fransa-
Meksika maçının devre arasında
teknik direktör Domenech’e düz giden Anelka’nın söyledikleri basına aynen yansıyınca ipler koptu, Fransa karıştı. Takım, içlerindeki haini bulmak için
cadı avı başlatırken, federasyon sadece gazetede çıkan haberlere dayanarak ve kimseyle konuşmaya gerek duymadan Anelka’yı milli takımdan çıkardı. Bunun üzerine oyuncular (sonunda!) birlik olarak antremanı boykot ettiler. Bu tavır milli takıma eşlik eden federasyon asbaşkanı Jean-Louis Valentin’in istifasına yol açtı. Özet (özete bak!) bitti.
OYUNCULAR BİTİM NOKTASINDA
Dün sabah itibarıyla L’equipe gazetesinin internet sitesindeki “Fransız oyuncuların isyanını haklı buluyor musunuz?” anketini oylayanların yüzde 87’si ‘hayır’ seçeneğini işaretlemişti. Olaya Cumhurbaşkanı Nicolas
Sarkozy, Spor Bakanı Rosalyne Bachelot, Bakan Eric Besson ve daha bir sürü politikacı dahil oldu. Eski
futbolcular, yeni yorumcular, köşe yazarları da... Önceki günkü idman boykotunu Anelka’ya yakın olan Gallas, Henry,
Abidal, Ribery, Evra gibi ‘ağabeylerin’ organize ettiği, takımdaki gençlerin de karşı çıkmaya cesaret edemedikleri için uyduğu söyleniyor. Olayların merkezindeki isim Raymond Domenech’in, takımın basın sözcüsü François Manardo’nun okumaktan imtina ettiği açıklamayı bizzat okuması iyiden iyiye oyuncuların kuklası olduğunun ilanı gibi oldu. İşin komiği, söz konusu basın bildirisi, alenen Federasyonu ve Federasyon Başkanı Escalettes’i yani işverenlerini suçladığı halde!..
Güney Afrika maçı Fransa Milli Takımı’ndaki pek çok
futbolcu için bir dönüm noktası olacak. Hatta bazıları için dönecek bir yer kalmadı, daha çok bir ‘bitim noktası’ tadında. Bugün Fransızlar
Güney Afrika’yı 4-0 yener,
Uruguay-Meksika maçından da beraberlik dışında bir sonuç çıkarsa futbolda gerçekten mucizeler oluyormuş diyebiliriz. Ama Fransa’nın devam etmesini sağlayacak bir futbol mucizesini hangi futbolsever ister, işte orası
şüpheli.