Zaaflarımız bu konuşmada saklı


Başbakan Erdoğan, bakanlar ve Genelkurmay Başkanı Başbuğ, 11 şehidin verildiği Gediktepe'deki mevzileri ziyaret etti. Mehmetçik'e moral, düşmana da "kazanamayacaksınız" mesajı verdi. Yüksekova 3. Taktik Tümen Komutanı Tümgeneral Gürbüz Kaya, devletin zirvesine çatışmanın yaşandığı mevzilerde o gece yaşananları anlattı. Mehmetçik'in nasıl kahramanca mücadele ettiğini ortaya koydu. İşte "şans eseri orada bulunan" Hürriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Enis Berberoğlu'nun kaleminden baskının ayrıntıları: "O gece, Gediktepe'de geçici üsteki Nikon dürbüncüsü, orta tepeden aşağı doğru inen birilerini gördüğünü zannetti. Termal kameralar oraya yöneldi. Ama hayvan mı, insan mı olduğu anlaşılamadı. Yine de askeri tabirle 'uygulama' başlatıldı. Yani dağ topları ve havan topları o mevkiyi dövmeye başladı. Karşılık alınamadı. Yine de Gediktepe'deki komutan tatmin olmadı. Bu kez 'Yakın sızma olabilir' diyerek, her mevziden karanlığa birer el bombası atılmasını emretti. Yetinmedi, aynı noktalara yaylım ateşi açtırdı. Mehmetçik'in ateşi yine karşılık bulmadı. Saat 01.30 sıralarında Gediktepe kıyamet yerine döndü. PKK'lı teröristler önce heybelerinde getirdikleri RPG 7 roketleriyle en batıdaki mevziiyi vurdular. Aynı anda karşıdaki 2 bin 600 ve 2 bin 100 rakımlı iki dağdan doçkalar (uçaksavarlar) ateşe başladı. Mevzidekiler yerlerine çakıldılar. Bu örtü ateşini fırsat bilen 50'den fazla PKK'lı sızmayı tamamlayarak, yakın mesafeden asker ile çatışmaya girdi." Sonuç artık hepimizin bildiği gibi 11 şehit ve 14 yaralı. Tek başına bu açıklama terörle mücadeledeki eksiklerimizi anlamak için yeterli. Başka hiçbir incelemeye gerek yok. Birincisi, 100'ü aşkın terörist Kuzey Irak'tan gelip sızana kadar fark edilememiş. O halde insansız hava araçları doğru kullanılamıyor. Telsiz frekanslarından takip ve dinleme deşifreleri yetersiz. Örgüt içerisinden canlı istihbarat akışı da çok zayıf demektir. Bu da önemli istihbarat zaafı yaşandığını gösteriyor. İkincisi, dürbünle tespit edildikten sonra, termal kamera ile teyit alınıyor. Ancak insan mı, hayvan mı olduğu anlaşılamıyor. Buna rağmen top atışı yapılıyor. Cevap alınamayınca da Anadolu Ajansı'nın haberine göre, "çoban, köylü ya da kaçakçı" oldukları düşünülüyor. Ancak bu da yetmiyor, "karanlığa el bombası atılıyor" ve "yaylım ateşi" ediliyor. Dürbünle tespitin üzerinden tam iki saat geçince, teröristler ilk saldırıyı yapıyor. Tümgeneral Kaya'nın açıklamalarına göre, "taktik ve stratejik üstünlük kimde?" Top ateşine cevap vermeyerek, yanıltılıyoruz. Ardından profesyonel olmayan "piyade erler" karanlığa el bombası atıp, sonuç vermeyecek bir yaylım ateşi yapıyor. Terörle mücadelenin ancak profesyonel ordu ile başarılı olabileceğini bundan daha iyi ne gösterebilir. Üçüncüsü, mevzi seçimleri de karakol yeri seçimleri gibi hatalı? Her defasında, yüksek noktalardan uçaksavarlarla ateş, RPG saldırıları yapılıyor. Bunun ardından yaşanan panik ve mevzilere kapanma, teröristlerin yakına sızmalarına ve sonuç almalarına imkân sağlıyor. O halde, yeni bir "karakol yeri değerlendirmesi" kaçınılmaz. Bütün bu süreçler boyunca İnsansız Hava Araçları (Heronlar) neredeydi? Sızmayı keşfedemedi, saldırı sonrası kaçanları da mı takip edemedi? Görüleceği gibi sorunlardan birisi de teknolojiyi kullanma becerileriyle ilgili. Sonuç olarak, terörle mücadeledeki zaaflarımızı tespit etmek istiyorsak, Tümgeneral Kaya'nın açıklamalarını masaya yatırıp, doğru dersler çıkarabiliriz. O tepedeki askerlerin elinden gelen her şeyi yaptığına ve kahramanca çarpıştığına dair en ufak bir kuşkum yok. Ama onları kendi hatalarımızla bu şekilde şehit olmaya göndermeye de hakkımız yok...
<< Önceki Haber Zaaflarımız bu konuşmada saklı Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER