Anadolu Ajansı, cep telefonlarına gönderdiği kısa mesajda, son
terör olaylarından sonra devletin üst düzeyinin katıldığı güvenlik zirvesinin sonucunu şu cümlelerle duyurdu: "Zirvede kısa-orta vadeli ek tedbirler alınması kararlaştırıldı. Bölgedeki istihbarat ve
personel yapısının gözden geçirilmesi üzerinde duruldu."
Evet, 12 Eylül'ün gayrimeşru ürünü
PKK'nın ilk eylemini yaptığı günden tam yirmi altı yıl sonra gerçekleştirilen güvenlik zirvesinden çıkan sonuç bu. Binlerce gencimizin toprağa düşmesinden, binlerce
baskın ve çatışma yaşanmasından sonra toplanan v
e devletin en üst düzey isimlerinden oluşan zirvede alınan karara göre bölgedeki istihbarat ve personel yapısının gözden geçirilmesi konuşuluyor. Bu ifadeler bugüne kadar yaşanan on binlerce olaydan zerre kadar
ders alınmadığının da bir göstergesi aslında. Yirmi altı yıllık sürecin herhangi bir yılında, herhangi bir zaman diliminden bir dönemi alın ve inceleyin. Bugünden hiç ama hiçbir farkının olmadığını göreceksiniz. PKK yine aynı tarzda saldırıyor, askerlerimiz yine aynı şekilde şehit oluyor, yine aynı şekilde
baba ocaklarına, ana yüreklerine şivan düşüyor. Yine devlet kararlılığını deklare ediyor, kanların yerde kalmayacağı söyleniyor vs.
Yıl 1984, yıl 1987, yıl 1989, yıl 1993, yıl 1997, yıl 1999, yıl 2003, 2005, 2007, 2010 ya da siz seçin, herhangi bir yılın
gazete manşetlerini beraber okuyalım.
Genelkurmay başkanlarının, hükümet yetkililerinin, güvenlik güçlerine komuta edenlerin sözlerinin, demeçlerinin hiç ama hiçbir farklılığın olmadığını göreceksiniz. Canlarımız yanıyor, toplumda infial uyanınca asker hemen harekete geçiyor, uçaklar
Kuzey Irak'ın dağlarını bombalıyor ve üslerine kayıpsız dönüyorlar. Sonra... Sonrasında değişen hiçbir şey yok. Ne bir strateji değişikliği, ne bir mücadele değişikliği, ne de başka herhangi bir değişiklik...
Bu gidişle yarın, öbür gün, daha öbür gün değişen bir şey olmayacak. Ve PKK kılıklı terör, Türkiye'yi yönetmeye devam edecek. Şu son dönemde günlerce
Dağlıca,
Aktütün,
Sarıyayla ve daha bir sürü baskın tartışıldı, konuşuldu. Üzerine onlarca yazı yazıldı. Ama bunlar hakkında bırakın suçu olanların üzerine gitmeyi,
soruşturma bile açılmadı. Zaten bunca yılın
Güneydoğu meselesinde, üzerine gidilmiş tek bir saldırı bile yok.
Binlerce kere aynı yerden ısırılmamıza rağmen, buna karşı hiçbir önlem alınmıyorsa ne düşünürsünüz? Dağlıca baskını konusunda basına yansıyanlarla ilgili hiçbir şey yapmayıp baskının yenmesindeki kusurları ayyuka çıkan komutana
madalya takarsanız, kamuoyu sizin hakkınızda ne düşünür?
'Teröristleri gördük ama onları
çoban sandık' diyen, üstelik
Balyoz darbe planında adı geçen bir askeri o bölgenin komutanı olarak tutarsanız millet sizin hakkınızda ne düşünür? Bu kadar şehide, bu kadar baskın yenmesine rağmen bir tane soruşturma açmazsanız, bir kişiye bunun hesabını sormazsanız terör milletin kafasına hep bir soru işareti atar. Çünkü yanan bizim canımız, şehit olan hep bizim çocuklarımız.
Terörle mücadelede kararlı yeni politikalar belirlemediğinizde ya terör ya da terörü kullananlar sizi sindirir. Son dönemdeki terörün gerçekte bir tek amacı var. O da anayasa değişikliklerinin önüne geçmek,
referandum sürecinde kaotik bir ortam oluşturabilmek ve Türkiye'yi yine olağanüstü şartlara zorlamak. Devlet içinde bu terörün bitmesini istemeyen bir yapı olduğu aşikâr. Ancak
iktidar olmanın gerekliliği, seni çalışamaz hale getirenlerden
hesap sormaktır. Güneydoğu'da neler oluyor bunu tam olarak bilmediğiniz takdirde bu terörü bitirebilmeniz mümkün değil. Bilip de hesap sormazsanız, iktidar olabilmeniz de mümkün değil.
Türkiye'deki
demokrasi için PKK kılıklı terörün bitmesi demek
Anayasa'yı tepeden tırnağa yenilemek kadar kritik bir konudur. Bunun da böyle bilinmesinde fayda var.