En sonda söyleneceği en başta söyleyelim. Evet, bir ‘kayma’ var. Ama bu kayma ‘eksen’de ya da ‘şaft’ta değil. Bu kayma yıllardır, Oktaylı, Kantarcıoğlulu üst yargı oligarşisi, Iğsızlı, Doğanlı asker
darbesi ve Özköklü, Metehanlı ‘teleşnikof’ ‘D’li medya ile milletin aklına ve
inanç sistemine yapılan bir ‘kayma’. Yıllardır ‘kayma’yı normal-miş-miş-miş gibi bize dayatanlar, olması gerekeni de, utanmadan sıkılmadan ‘
eksen kayması’ şeklinde anlamlandırmaya çalışıyorlar. Aynı
yerli İsrail’in ve ‘neo-con’ların;
Türkiye’nin
Ortadoğu da bir güç ve çekim merkezi olmasına karşı çıkan söylemlerinde olduğu gibi. ‘Eksen kayması’ ha!.. Peh, peh, peh. ‘Yesinler sizin eksen kaymanızı,’
Türkiye de bile hâlâ, Prof. Pala’nın; İki Darbe Arasında adlı kitabında anlattığı gibi; ‘cami duvarına yaslanan 1800 subayın ordudan atılması’,
ağlama duvarında
ibadet edenlerin ise
terfi etmesi mi sözkonusu acaba?.. Tek orası değil ki; yargıdan mülkiyeye, emniyetten MİT’e, medyadan iş dünyasına kadar, kendini beyaz Türk gören ve fakat Türklükle uzaktan yakından ilgisi olmayan,
Kürt,
Ermeni,
Süryani, Türk, Bektaşi ve
Sünni Anadolu insanını kara Türkler olarak gören ve bir zavallı olarak hayatına devam etmesini isteyen ‘efendilerin’ ‘eksen kayması’ şeklinde yaklaşım tarzları bu.
Anadolu insanına düşen ise, canını dişine takarak, oğlunu, kızını, komşusunun akıllı çocuğunu, gariban yetimleri
destekleyerek,
teşvik ederek hukuka, siyasala, harp okuluna, polis akademisine,
iletişim fakültesine, doktorluğa, iş dünyasına yerleştirmesi gerekli. Hem de hiç gecikmeksizin. Çünkü buraların hepsi de bizim ve Anadolu insanının...
Sn.
Başbakan;
Hamas,
Hizbullah,
İran rotasının ötesinde bir ufku var Prof. Davutoğlulu Türkiye’nin. Thomas Friedman da, Brookings de, USA Başkan Yardımcısı
Gordon da,
Hillary Clinton da, Senatör Wexler de,
Economist dergisinden David Rennie de, Mike Pence de, Eliot Engel de, Demokrat Howard Dean da, ADL (Anti-Defamation League) ile
Amerika İsrail Siyasi Eylem Komitesi (AIPAC) ve B’nai Brith International adlı kuruluşlar da gözardı edilmemesi gereken güç kaynakları.
Yedioth Ahronoth’a göre; ‘Size rağmen Türk subayları İsrail’le görüşüyor. Geleneksel kökenden gelen sizin gibi politikacıların, en hassas noktasının İsrail paradigması olduğunu bilenler, sizi bilinçli olarak İsrail’le karşı karşıya getiriyor. Getiriyor çünkü, siz iktidara geldiğinizden beri, sizi ‘kafes’, ‘ıslak
imza’, ‘yargı oyunları’, ‘sarıkız’, ‘ay ışığı’, ‘atabeyler’, ‘sauna’ ile iktidardan uzaklaştırmak isteyenler, bunu beceremeyince, dışarıdaki ağabeylerini de yardımlarına çağırdılar.
PKK ile bile ortak hareket etmek pahasına,
Savaş bile çıkarma pahasına, yargıdan, masum Mehmetçiklerin şehit edilmesine, ABD ve İsrail’i yalnızlaştırmadan, KCK’ya kadar sizin başınızın masada kesilmiş olarak efendilerine sunulması için, sizin üzerinden acımasız bir satranç oynuyorlar. Çünkü sizin gibi vatandaşı ile bütünleşmiş bir başbakan ezberleri alt üst etti / ediyor.
1948 Birinci Arap-İsrail Savaşı’nda ve 1967’nin Altı Gün Savaşları’nda beş Arap
ülkesi (
Suriye,
Lübnan,
Ürdün,
Irak ve
Mısır) gaza gelip İsrail’e savaş ilan ettiler. İsrail, hepsini de dize getirdi ve 1947’de taksim planı ile elde ettiği yüzde 56’lık
Filistin toprağını yüzde 78’e çıkardı. Daha sonraki savaş ile de; Irak, Suudi
Arabistan,
Sudan,
Tunus, Fas ve Cezayir’in destek verdiği mücadelede Mısırdan Sina Yarımadası’nı, Suriye’den
Golan Tepelerini, Filistin’in
Gazze Şeridi ile
Batı Şeria topraklarını işgal etti ve topraklarını dört katına çıkarttı. İsrail, “
Amerikan gemilerine, uçaklarına, tanklarına İsrail amblemini vurup, Araplara karşı savaşır. Türkiye için
Kıbrıs ne ise, ABD için İsrail o, ya da İsrail için ABD o dur.
O zaman, kesinlikle Amerika ve İsrail’le ilişkiler düzeltilmeli, Komşularımız ile ilişkiler
ekonomik bağlamda arttırılmalı.
Öcalan askerin elinden alınmalı ve izole edilerek taban ile irti
batı kesilmeli, demokratik açılıma inadına – inadına – inadına devam edilmeli, bir an önce taş atan çocuklara af çıkartılmalı ve size karşı birleşik çalışan vesayetçiler, C(M)HP, BDP, PKK,
derin devlet, Apo, yerli İsrailliler ve yargısal diktatörlüğe karşı da çok uyanık olmalı.
Az kaldı güzel günler yakın.
Anayasa oylaması sonrasında yurttaş ile bütünleşmiş bir ülke olmak daha da pekişecek.